Kıyametin alametlerimi bilmiyorum. Çocukluğumdan beri bina, zina çoğalacak. Tufan ve afetler olacak. Bunlar kıyametin belirtileri diye söylenirdi. Küresel sorunlar yaşandı.Pandemi tüm dünyayı etkiledi. Binlerce insan görünmeyen virüsle öldü. Aşılar hızlıca üretildi. Hepimiz evlere mahkûm olduk. Yine krizi fırsata çeviren maske, eldiven ve yiyecek sektörü açgözlü davrandı. Hayatımız alt üst oldu. Ekonomik ve psikolojik olarak korku ve sıkıntılı günlerden geçtik.
Deprem Türkiye’yi çok etkiledi. Olmaz diyeceğimiz illerde bile artçı depremler oluyor. Nerede fay olduğu sürekli konuşuluyor. Astrologlar tarih veriyor. Hepimiz tırlatmaya az kaldı modundayız. Bütün bunların yansıra yine fırsatçılar hortladı. Bu sefer emlak sektöründe kendini daha fazla hissettirdi. Yapılan bazı çalışmalar sonucu minik müdahaleler oldu. Bu sektörün fırsatçılığı Suriyeli, Afgan ve daha sonra Rus, Ukraynalılar geldiğinde başlayan bir durumdu. Hiç kimse bunun önüne geçmedi. Yabancıların alımları hızla devam etti. Satan vatandaşların işinde geliyordu.2 Milyonluk evi 4 Milyona satmak..2 Bin TL olan evi 8 Bin TL kiralamak. Bu durumda ülke politikası yabancılara mal edinimini teşvik edecek kararlar aldı. Alanın ve satanın işine geldi. Tehlikeyi göremeyen bir yapı tasarlanıyor. Bir yerde senden daha fazla başkası olursa oranın sahibi o başkaları olur. Sen zaten baştan teslimiyeti yapmışsın. Sonradan vah vah demenin faydası yok.
Sizin anlayacağınız birinde eve tıkandık. Diğerinde eve giremiyoruz. Yorumcular, siyasetçiler ve bilim insanları herkes birbirini suçlamaya devam ediyor. Biri atıyor diğeri tutuyor. Bunca zamandır hiçbir şeyin ders olmadığı ülkede hiç kimseye güvenmemek en büyük deprem. Ben ailemde çınar gibi arkamda duran babama, abime sonrasında eşime hep güvendim. Kardeşlerimle kenetlendim. En büyük gücüm ve desteğim olarak gördüğüm çekirdek ailem. Bunlardan babam beni ortada bıraksa, abim sırtımdan vursa, eşim umursamazsa güvendiğim dallar elimde kalır. Çaresizlik ve seni kollayan birinin olmaması içinden çıkılması güç bir durum. Kendi ülkemizde aynısını yaşıyoruz. Depremzede bir vatandaş evini ailesini yitirmiş. Başka yerde belirli sürede kalıyor. Etrafında 3-5 vicdanlı insanlar destekliyor. Bu nereye kadar? Herkesin kendine göre gücü mevcut. Nereyi arasam boş. Tüm geçmişimi yitirdim. Daha kötüsü geçmişimi geri getirecek hiçbir şey yok. Ben devletime güvenmek istiyorum. Maalesef oda yok dedi.
Balık baştan kokunca herkes birbirini suçlasa da nafile. Bilinmezlik üzerine hayatımızı akışına bıraktık. Yarınlara dair planlar yapamıyoruz. Kafamızda binlerce cevapsız sorular dönüp duruyor. Deprem psikolojisini atamadık. Komplo teorisimi? Ülkemize neler oluyor? Gece uyurken sallanacakmıyız? Ha bugün ha yarın.6/7 ve 8 Mart’ta bekleniyor deniliyor. Kim neye göre konuşuyor. Allah aşkına benim Ülkemde çıkıp böyle böyle oldu. Şurası şöyle olacak. Dikkat edin veya rahat edin diyecek en yetkili ağız yok mu? Herkes perişan. Sokaklarda çadır hayatına dönmüş sefilleri oynayan insanlar çoğaldı. Ayrıca sinirler hat safhada.
Biz kime güvenmeliyiz!