Kapalı gibi olsa da bugün güzel yine hava.
Oturma odasındaki cam kenarı koltuğuma geçtim.
Ilık, limonlu, ballı su ritüelini geçtim, kahvaltımı yaptım.
Bu arada sürekli bulutlara bakıyorum, mavi beyaz çok güzeller.
Torunum İnci’yle bir sırrımız var. Bu yaz yanına gittiğimde ‘nene seni çok özledim’ dediğinde ‘ beni özlersen bulutlara bak, ben seni ordan görürüm, demiştim. ‘Çünkü beni sana, seni bana o ak, mavi bulutların üstünde yüzen uçaklar getiriyor’ demiştim.
Şimdi hep der ‘bulutları gördüm nene, bulutlara baktım nine’ ben de hep bulutlarda görürüm onları.
Diğeri daha küçük bu günlerde devamlı ‘karpuz adam şip, şap, şop’ şarkısını söyleyip duruyor. Gittiğimizin ertesi günü , ben hava soğuk olduğundan gidememiştim, onu okuldan almaya gidenlere ‘nenem gitmedi değil mi? Evde oturuyor değil mi? demiş. Kapıdan girince de kollarını iki yana açıp koşarak bana doğru gelirken ‘nene sen nerden çıktın?’demesi ömre bedel. sevilmez mi?
Biraz evvel bir uçak süzüldü penceremin önünden. Havaalanına yakın olduğumuzdan iniş durumuna geçen uçaklar alçak gider burdan.
Dedim ki uçağa ‘hoş geldin, kaç özlemliyi kavuşturacaksın birbirine, kaçını da ayırdın sevdiklerinden’ ey uçan kuş.
Sonra uçağın icadını düşünüyorum geçmişten başlayıp günümüze. İnsan usu bu uçaktan hatta sesten hızlı gidiyor.
Bu arada uçak süzülüp gitmiş, şimdi yakın perspektifte de gözümle sevip okşayarak baktığım kuşlar uçuyor, oradan Terasımızı kapattırırken yuvasını bozmaya kıyamadığımız güvercinler de pike yapıp iniyorlar yuvaya. Birazdan da cam önüne koyduğum yemlere gelirler, belki sonra tekrar işini yapan ustamınıza ricalarımız üzerine yuvayı daha iyi hale getirdiği kuş evine çevirdiği yuvalarına dönerler.
Sonra da diyorum, tabi ya kuşlardan esinlenip yapıldı bu hasretli kavuşturan uçak denen demir kuşlar da.
Hazeren Efendi’nin yapıp kuş telekleriyle döşediği dev kanatlarla uçuyorum Galata kulesinden beraber.
Huuuuu göklerde süzülmek ne güzel!
Sonra uçuş, uçmak, roket, iptidai tayyareler motorlar yapıp yapıp bunları deriyle veya ipekle kaplayıp, tüy ve yelekler yapıştırıp uçuran kaşiflerin, osmanlının çöküş ve yıkılış dönemine hazırlayan, matbanın da ülkeye girmesini engelleyen dar kafalılarca bu dahilere ‘Allah’ın işine karışan kâfir bunlar’ damgası vurulup o zaman çar ve sonra stalin yönetimi altında olan Kırgızistan’a sürülmesi, bu insanlara orada uygun olanaklar sağlayıp icatlarına devam etmelerine izin veren Rusya’nın bu yüzden uzaya bilgilerine ve roketler, uydular yapıp uzaya gönderme başarılarına temel açtıklarını anlatan bir yazı hatırlıyorum.
Ama nerde okuduğumu hatırlamıyorum, bu bilgiyi anlatan yazıyı mutlaka okuyanınız olmuştur, paylaşırsanız sevinirim.
Bizim ilk uçağımızı yapan havacılık mühendisi Vecihi Hürkuş’u hatırladım rahmetle anıyorum.
Bütün bunları hızla düşünürken, uçağa dönüyor aklım tekrar olsun sevdiklerinin olması, bulutların olması ve sevgi ve umutla onlara bakıyor olman çok güzel ve büyük şükür nedeni diyorum kendime.
Kız kardeşim de penceremi önünü çiçeklerle donattı, Allah da onun ömrünü sağlıklı uzun, mutlu kılsın.
Seviyorum seni ey yaşamak.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
3 Mart 2025
Ankara