Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
GÜNE UYANMAK
Dostlarım bu sabah uyandığımda yine Güneşin sancılı doğumunu izledim. Sonra hatırladım ki hayatımda bazı şeyler hiç değişmemiş. İkinci doğumumdan bu yana, ta ki bu yıla kadar uzanan yaşamımda, taşı bile eskiten zaman, Güneşin Dünyaya sancılı doğumunu değiştirmemiş, yalnızca değişen benim yaşlanan gözlerim, ak düşen şakaklarım, zamana yorgun düşen bedenim ve ruhum…
Yüce Yaratıcı Şems (Güneş) suresinde şöyle buyurur: “Güneşi ve onun aydınlık veren parlaklığını düşün ve güneşin ışığını yansıtan ayı! Dünyayı gün ışığına çıkaran gündüzü düşün ve onu karanlığa boğan geceyi. Gökyüzünü ve onun harika yapısını düşün ve yeryüzünü, onun genişliğini.
İnsan benliğini düşün ve onun nasıl amacına uygun şekillendirildiğini. Ve nasıl ahlaki zaaflarla olduğu kadar sorumluluk bilinciyle de donatıldığını düşün! Her kim (benliğini) arındırırsa, kesinlikle mutluluğa erişecektir; onu (karanlığa) gömen ise hüsrandadır.” (Şems, 91/1-10) Bu sureyi anlayabilmek için, gerçekten de güneşin doğuşunu izlemek gerekiyor. Güneşin ilk ışıkları ile birlikte.
Güneş, her sabah yeni bir güneş olarak doğar. Önce yıldızlar, belki de güneşe saygılarından bir bir gözden uzaklaşmaya başlarlar. Ay sessizce bir kenara çekilir. Güneş, doğarken kamaştırır gözleri; ısıtmasa bile aydınlatır her yeri; eritir karanlıkları, arıtır ruhları.
Güneşin ilk ışıkları ile birlikte, doğanın söylemeye başladığı “diriliş” şarkısına kulak vermek gerekir.
Biliyor musunuz; gece uyumayan insanların vücudunun yaşlılık hormonu salgıladığını?
E uyuyamamak kişinin değil çift kişilik yastığın üstünde tek kişilik uyumaya çalışmanın eylemidir… işte uzaman uyuyamaz ve yaşlılık hormonu salgılar yaşlandığını anlarsın… Nqqeyse meselemiz bu değil…
Gece uyku filmim bitmek üzere ve oda aydınlanmakta. Yine günün en güzel anı benim olmak üzere. Kalktım, kahvemi yaptım, tabi bir de lanet olası cigarayı… Balkon kiracım kumruların suyunu yemini verdim, birkaç kelime çiçeklerle konuştum, balkonda bahçemde açan beyaz gülleri ve yolu izlemeye başladım.
Tabiatta öyle bir heyecan var ki; hepsi yeniden nefes alacağı, başkasına hayat vereceği için öyle mutlu ki! Ve güneş doğmaya başlarken, fonda müzik başladı yeniden her doğumunda çaldığı müzik… Tabiat ananın o sihirli lirinden çıkan sihirli nağmeler… Tekrar ve tekrar… Siz dinlediniz mi hiç o müziği… Biri içli bir şarkı dinler gibi… Kim bilir kaç kişi seyretti bu sabah güneşin doğuşunu, hangi yüreklerde, ne sebepler vardı?
Belki birileri şiir yazmak için bekledi, sarı saçlı güneşi… Belki biri gözyaşlarının son damlalarını emanet etti, sabaha… Belki biri ibadet etti, belki de biri ihanet, kim bilir kaç kişi öldü, kim bilir kaç bebek ağladı ana rahminden çıkıp bu günün doğumunda…
Kimileri de “Atilla İlhan” gibi haykırdı kim bilir!
“Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım”
Birleri de belki “Sezai KARAKOÇ” un Mona Rosa’ya dediği geldi aklına;
“Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir ‘KURŞUN’ söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.” mırıldandı yavaşça…
Kim bilir belki de “Cemal SÜREYA” gibi seslenip “Aşk “demek ister…
“Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık” mı demiştir acaba?
Kim bilir kaç acılı çile, kaç kez gördü bu doğuşları?..
Koca bir gecenin aydınlığına ümit bağladı en yürekten… Biri eşini uğurladı işine, biri eşinin son nefesine elveda dedi belki de… Belki birileri, aşkla uyandı tam güneşin doğuşunda… Kimileri de ıssız ve yalnız, baka kaldı sarı saçlı güneşin doğuşuna benim gözlerimden…
Güneşin ilk ışıkları gözünüze gözünüze girmeye başlayınca, kendinize gelirsiniz… Kimi zaman umut veren, kimi zaman düşündüren, kimi zaman hayatın tekdüze olduğunu anladığınız veya kimi zaman “Ben, o hayatımı istiyorum?” dediğiniz bir andır, güneşin doğuşu… Ne isterdim biliyor musunuz? Güneşin doğuşunu beraber izlemek için birini uyandırmayı, kahvesini getirmeyi, kışın battaniyenin altında sarılmayı, yazın sabah serinliğinde titremeyi, onu uyandırmaya kıyamazken; güneşin doğuşunu kaçırmamak için ürkekçe uyandırmayı… Hiç izlediniz mi güneşin dünyaya doğumunu, o görkemli doğuşu. İzleyin ama benim gibi tek başına kalabalıklar içinde yalnızlığınızla tek bir fincan kahve ile değil… Fin/canınız çift olsun…
Yüreğiniz doğan güneşi değil batan güneşi seçsin, çünkü doğan güneş elbet batacaktır ama batan güneş yeni umutlarla doğacaktır yarınki güneş sizin için…
Ve sevin, sevilin, sevmek dünyadaki en büyük güzelliktir.
Hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Sevgi bestesinin notasını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, sevgi dolu, şiirler tadında yeni bir güne sağlıkla, sevgiyle, sevdiklerinizle başlamanız dileğiyle günaydınınıza merhaba dostlarım…
Gönül soframdan gönül sofranıza uçurduğum sevgi ve saygımla, her demde, şiirlerin bahane dostlukların ve sevginin şahane olduğu zamanlarda, her an, her yerde___ sevgi ve şiir tadıyla kalınız…
#öskurşun#