Şahsen Türkiye’nin en önemli ve öncelikli konularının, işsizlik ve terör olduğuna inanmaktayım. Ama, ne yazık ki, hergün başka konular icat edilmekte ve gündem saptırılmaktadır.
Değerli okurlarımızın bu gibi konulara, dikkatini çekmek istedim:
1- Kusturica denen, şahsiyetsiz, haddini bilmez, sırp zulmünün destekçisi, dinini ve milliyetini satmış birisi, uzun süre gündemi işgal etti.
Birtakım belediye başkanları, hem parasızlıktan ağlaşır, hem de ciddi rakamları har vurup harman savurur; şehri tanımak bahanesi ile, yandaş ve fikir taşlarına kaynak aktarırlar.
Başka adam bulunamadı da, bu soykırım destekçisine mi kalındı? Müziği ve filmi batsın. Hiç mi insanlık onurumuz kalmadı?
Neymiş? Politika sanata karışmamalı imiş. Peki, bunlar politikaya karışmıyor mu? Kendisi gibi düşünmeyenlere, saldırmıyor mu?
Adam kendini Sn. Başbakan ve Sn. Kültür ve Turizm Bakanı ile mukayese edecek kadar, küstah. Sn. Bakanı düşman ilan etmiş. Canın cehenneme, limin umrunda.
Neymiş? Bir süre önce Bursa’ya da davet edilmiş. İyi halt edilmiş. Al bir başkanı, vur öbürüne. Din iman konusunda, mangalda kül bırakmazlar. Sonra da bir mürtedi( din değiştirmişi) davet eder, yüksek rakamlar öderler.
Sn. Kültür ve Turizm Bakanı’nı; Antalya Belediyesi’nin MHP li meclis üyelerini ve Bal filmi yönetmeni Sn. Semih Kaplanoğlu’nu gönülden kutluyorum.
Bu haine destek çıkanları, ( başta bir takım medya ve yazarlar olmak üzere ) Türk halkının iyi tanımasını istiyorum.
2- HSYK şovu;
Abartılan bir diğer konu, HSYK’nin bazı üyelerinin istifası olmuştur. Kiminin zaten süresi bitmiş. Kimi, yeni koltuklara (Yargıtay ve Danıştay Başkanlıkları gibi ) gözünü dikmiş. Zaten, referandum sonrası baskı ve hukuk dışı uygulama imkanları da kalmamış. Şimdi, ucuz kahramanlık yapıyorlar. Nasıl olsa; arkalarında bir kesim medyanın ve MHP’nin desteği var.
Neymiş? Çalışma imkanı bulamıyorlarmış.
Milleti , ne kadar saf ve cahil görüyorlar, küçümsüyorlar. Her yalanı yutturabileceklerini zannediyorlar. Saltanatlarını sürdürebilmek için, her yola başvuruyorlar. Referandumda, milletin verdiği dersi, hala anlamak istemiyorlar.
Türk halkı, sizi de istemiyor. Yaptıklarınızı, davranışlarınızı tasvip etmiyor. Düşün artık bu halkın yakasından.
3- Başörtüsü münakaşaları:
Sn. YÖK Başkanı, herkesi memnun eden bir davranış sergiledi. Başörtülü lızlarımızın önünü açtı. Kendisine müteşekkiriz.
Sn. Kılıçtaroğlu olumlu bir tavır içinde ( CHP içindeki, azılı istemezükçülere rağmen.) Sn. Bahçeli, zaten baştan itibaren olumlu ve destekçi.
Şimdi, neyin münakaşası yapılıyor? Niçin, Sn. Başbakan diğer liderlerle oturup konuyu bitirmiyor? Birtakım istismarcıların, ‘ Ya başı açıkların yolu kapanırsa’ gibi akla-mantığa sığmayan kışkırtmalarının önü açılıyor?
AKP başörtüsü konusunda samimi ise, konuya siyasi istismar aracı olarak görmüyorsa hemen gereği yapılmalıdır. Gerilim politikasını terk etmelidir.
4- Devletin acizliği;
7 Ekim tarihli, Zaman Gazetesi’nde, Hakkari Valisi Muammer Türker’in beyanlarını, dehşet içinde okudum.
Sn. Vali; ‘PKK Hakkari’de haraç topluyor, halk korkuyor, canıyla/malıyla/evladı ile tehdit ediliyor’ demektedir. ( Kaldı ki, bu tablo sadece sadece Hakkari için geçerli değildir. )
Bu devletin acizliğidir. Sn. İçişleri Bakanı’nın hemen istifa etmesini gerektirmektedir. Otorite sağlayamamış Hükümet’inde, bu görevi başarılı olabileceklere devretmesi, icap etmektedir.
Sn. Başbakan’ın geceleri uyuyabilmesini hayretle karşılıyorum.
5- Yargının keyfi kararları:
– Kadiköy İlçe Milli Eğitim Müdürü, Zeki Gürsül. Büyükada’da 500 bin Dolarlık villanın/ 25 kantinin/20 servis aracının sahibi. Kızını da Hidir Kasrında evlendiriyor?
Adam, herkesten-pervasızca-rüşvet almış. Bu yüzden, 5 defa görevden alınmış. Ancak, (adil?) mahkeme kararları ile göreve dönmüş. Nihayet, suçüstü yapılıp, hapse atıldı. Bakalım, ne gibi bir ceza verilecek?
Yoksa, yine paçayı kurtaracak mı?
– Terbiyesizin birisi, uçakta, Sevda Demirel’e; ‘silikonların mı patladı’, ‘sen tacizden hoşlanırsın’, ‘orgazm mı oldun’ diye hakaret ediyor. Ve Yargıtaya göre, bu sözler, edebe aykırı değilmiş. Pes doğrusu.
– Aynı anlayış, ‘politikacılara domates atılmasını da suç saymamış’ idi. (Kendilerine, trafik cezası bile kesilemiyor.)
Tabii, bu kafa ile, disiplin ve saygı kalmaz. Öğrencilikle ilgisi kalmamış üç-beş tipsiz, Sn. Cumhurbaşkanı dahil, herkese hakaret etmeye kalkışır. ( Ve malum medya kesimi, iğrenç davranışı değil de, polisin uygulamasını tenkid eder.)
Ve yine; haddini bilmez, çağ dışı ideolojilerin esiri, bir avuç cahil, üniversitede kimseyi konuşturmaz. Profesörüne yumurta atar. Her türlü edepsizliği irtikab eder.
6- TMMOB’un ismi;
Yapılan olağanüstü genel kurulda, ‘Türk’ ibaresinin, ‘Türkiye’ olarak değiştirilmesi, kararı alınmış.
İşte, Türk kavramına saygısı olmayan, bir kurum daha. Tam bir bölücü ağzı. Hiçbir müspet projesi olmayan, ancak her hayırlı icraatı ve projeyi engellemeyi görev edinmiş, bir-güya-meslek odası.
Neymiş? Ülkemiz, çok dilli/çok uluslu/çok dinli olmanın zenginliğini yaşıyormuş? Türk ismi, şovenist politikanın aracı imiş?
Ülkesini seven, Türklüğü ile gurur duyan, mimar ve mühendislerimiz, ne yapıyorlar? Niçin suskunlar? Büyük çoğunluğu teşkil ettikleri halde, niçin meydanı, bölücü zihniyete bırakıyorlar?