Fakültelerin çok olduğu semtimizin simit kafesindeyim. Güzel gözlü bir kız getiriverdi kaşarı nasıl becerildiğine bir türlü akıl sır erdiremediğim jiletten ince dilimlenerek yapılmış tostumu ve çayımı. Biraz ilerideki diğer kız arkadaşıyla konuşuyorlar fısır fısır, çok da iyi duymam ama o gün duyacağım tuttu. Haftaya edebiyat dersinden sınavı varmış, hiç çalışamamış. Yanıma tekrar gelip bir şey isteyip istemediğimi sorunca öğrendim, lise son sınıf öğrencisi olduğunu, okula devam edemeyip bu işte çalıştığını. Şimdiki gençlerin çoğu, özellikle lise son sınıf öğrencilerinin hemen hemen hepsi bu durumda, kimi çalışmak zorunda kimi de dershanelere ve kurslara gidebilmek için. Güzel güzel de isimler bulmuşlar, üniversite sınavını kazanamayan ‘mezuna kaldım’ diyor, lise sona devam etmeyen de ‘açık liseliyim’ diyor ne demekse. Şu demek ki kimi maddi sıkıntıdan, mecburiyetten kimi kendince nedenlerle okula gitmiyor. Neyse mesleğimin verdiği pratikle bir kaç kısa soruyla bir iki haftaya kadar edebiyat dersinden sınavı olduğunu, bu işte çalıştığı için hiç ders çalışmadığını, sınavı geçemezse sene kaybı olacağını hatta okulu bırakacağını söyleyebildi kısa kısa cümlelerle. Müşterilerle konuşmamız yasak diyerek devamlı kasadaki kadına ara ara bakarak. Tostu yeme isteğim pek kalmamıştı. Dedim ki:
– Bak kızım, ben emekli bir edebiyat öğretmeniyim, gel ben seni ücretsiz gönüllü bu sınava biraz çalıştırmayım.
-Burdan ayrılamam ki izin vermezler.
– Pazar günü gel, işte ev adresim, telefonum, annen de gelsin seninle hatta evimin önündeki kameriyede çalıştırırım sınava, yardımcı edebiyat kitapları veririm, dedim. İnanamadı çocuk bu devirde para almadan özel ders vereceğini söyleyen birine zahir boş boş baktı, cılız bir sesle olur, dedi telefonumu ve adresimi kaydetti. Boşalan bardakları tepsiye toplayıp alıp gittiğinde kasadaki kadın uzun uzun sorguladı kızı. İnanmayan gözlerle de bana bakıyordu ara ara kadın. İnandırıcı gelmedi tabi bu ders çalıştırma teklifim. Oysa emekli olmasam o çocuğun okulunda çalışıyor olsaydım şimdi o çocuğu çoktan tespit eder rencide etmeden, ya annesini özel derse razı eder ya da bir dershaneye mümkününce ücret ödeyemeyen kontenjanından yerleştirdim. Bütün bunları hızlıca düşünürken gözüm tam karşımızdaki mülkiyeye takıldı kaldı, kulaklarımda da marşlar uğulduyordu biteviye:
“Gündoğdu hep uyandık
Siperlere dayandık
İstiklalin uğrunda
Al kanlara boyandık
Sandılar Türk uyudu
Ata cenge buyurdu
Türk’ün asker olduğunu
Dünyalara duyurdu
Ülkemiz Türk ülkesi
Aşık eder herkesi
Üstümüzden eksilmesin
Al bayrağın gölgesi”
26 Ağustos1922’de söylenen aslı böyle olan marşı 1977’de şöyle çevirmişler haykırıyorlar:
” Gün doğdu hep uyandık
Siperlere dayandık
Bağımsızlık uğruna da
Al kanlara boyandık”
Dağ taş inliyordu şimdi gösteri yapan öğrenci kalabalığının gür sesiyle haykırdığı Kurtuluş Savaşımızın bu marşından uyarlananan üniversite gençlerinin haykırdığı bu marşla. Yollar barikatlarla kapatılmış, zırhlı polis panzerleri, sirenler, frenler, birbirine girenler, vuranlar kıranlar, can hıraş sesler, sesler çınlıyor kulaklarımda:
“Yolumuz devrim yolu
Gelin gardaşlar gelin
Yurdumuz faşist dolmuş
Vurun gardaşlar vurun”
Hep vurdunuz elbirliği ile bu milletin çocuklarına çünkü. Ordan hızla uzaklaşırken Dikimevine kadar bile kulakları yırtıyordu bu marşlar ve sesler o yıllarda. Karşı gruplar da farklı sloganlar atıyordu. Vatan, millet Sakarya diye diye…
O günler, o kardeş kavgaları iyiki de geride kaldı, bu günlere geldik hep beraber. Bu gün de siyasi söylemler dini rediflerle doldu, şimdi her kula “sabret” “şükret” diyenler lüks ve israf içinde, çalışmadığı işlerden üçer beşer maaş alanlar mersedesle gidiyor helaya.
Ey ülkemizin birbirinden değerli mülkiyelilerini yetiştiren Siyasal Bilgiler Fakültesinin duvarları, sen hepsine şahitsin bu seslerin ve sözlerin, hepsinin izi var sende. Bende de atmış yıllık ömrümde hep ezilen ve aldatılan gariban insanların acısı ve dertleri var. Dert aynı, dertli aynı yıllardır, türküler ve makamlar değişiyor sadece.
O günden sonra aramadı da gelmedi de o kızceğiz. Ne ilkti yavrucak ne de son, siyasi emellerimize kurban ettiğimiz bu ülkenin gençlerinden. Sözüm hep yüreği kıskaçta olan diğergamlara. Hep berabersek ailece, milletçe aşta ve işte, ömür huzurludur. Hülasa kimse seni kurtarmıyor sen kendi kendini kurtarmazsan. Güzel günlere inşallah.
Şükran Uçkaç Yargı
Sazsızozan 18 Kasım 2022
Ankara