Hayal gücüne hitap eden bir gerçekliğin çağrısına odaklanır, boyutunu aşan konularda tartışmazdı. Genelde huzursuz görünürdü. “Düşünüyorum o hâlde varım,” sanki onun için söylenmişti.
Baktığı eşyayı gördüğü gibi yapacak kadar el becerisi yüksekti. Atölyesi sanat adına donatılmıştı. Aletlerine ve eşyalarına el değdirmeyecek kadar titizdi. Şehirde antika eşyaların onarımını yapardı. İşinin sonunda “Eline sağlık yeni gibi oldu,” Sözünü işitirdi. “Kendimi yenileyemiyorum,” diye de eklerdi. Yaşlı Nine’nin “Ustana yalvar,” demesinden sonra da kendinden bir daha bahsetmedi.
Nine antika masasının onarımından sonra masası yeniden hayat bulmuştu. Sanatkarın el emeği için, gümüş kaplarını hediye etmişti. Sanatkâr da kapları atölyesinin bir kenarına atmıştı.
Nine yemek masasının karşı duvarındaki tablonun düzenlenmesini istediğinde, sanatkâr tablonun değerine ve güzelliğine hayran kalmıştı. Tablonun düzenlenmesi çalışması altı ay sürmüştü. Tablo eskisinden daha güzel bir sanat eserine dönüştü. “Yenilenmek böyle olur,” dedi.
Konaklara gittiğinde tarih kokan eşyalara farklı bakıyor, düzelmesi için elinden geleni yapıyordu. Karyolanın aynasında, boyunu gördüğünde şaşırdı. Aynaya şaşırdığı kadar kendine de üzülmüştü. Kendini fıçıya benzetti. Koca vücutta bir tek gözlerinin değişmediğine şahit oluyordu. “Gençlikten bir şey kalmadı. Kalbim bile yaşlanıyor,” dedi.
El emeği mobilyaları kontrol ediyor ve kırığını çıkığını onarıyordu.
Antika masanın altına serili halıya hayran kaldı. Nine halının hikâyesini anlattı. Saraydaki paşalardan birine aitmiş, dedesinin paşaya yaptığı hizmet karşılığında ona halıyı vermiş. Halı el emeğinin zirvesiymiş.
“Yaşantın böyle bir halı üzerinde geçerse, ömür uzar. Genç kalırsın,” dedi. İnsanlar yaşadıklarıyla gurur duyarken, hafızası duyarlı ve net olur. Unutmak yanına uğramaz. Sanatkâr salonda kaldığı sürece yüzü gülüyordu.
Pencereden denize baktı, kayıkların sallanışını izledi. Motorlar güven içinde kıyıya yaklaşıyordu. Dalgalar fısıltı hâlindeydi, nağmeleri kulaklarına kadar geliyordu. İnsanın ruhunu okşayan esinti, salonu yalayıp çıkıyordu.
Bir sevgi rüzgârı konağa yaklaşıyor ve perdeleri sarsıyordu. Sarmaşıkların yanında güller en güzel renkleriyle boy gösteriyordu. Eskilerin çiçekleri parlak, meyveleri lezzetliydi. Her yıl yenilenen ağaçlar hislerimize tercüman oluyordu.
Salonun eşyaları da ruhu okşuyor, ağaçlar gibi yenileniyordu. Rüyaların koltuğu pembe işlenmiş ipekle kaplıydı. Oyun masasının yanındaki diğer koltuklar da ipek kaplıydı. Özgürce sarmışlardı masanın çevresini.
Sanat müziği ve halk müziği çok zamandır söylenmemişti. Salon bekliyordu, kemanı ve sazını.
Masanın arkasındaki tablo nasıl bakarsan öyle görürsün, anlamında herkesi gözetliyordu. Tabloya baktığında, duygularına karşılık buluyordun.
Böyle bir salon görülmeğe değer. Ayrıca korunmak için de her türlü tedbiri almak gerekirdi.
Siyah beyaz fotoğraflar, tarihi mektuplar, adeta geleceğe notlar niteliğindeydi.
Masanın onarımının bitmesinden sonra Nineyle anlaştı. İstediği zaman gelip tarihi köşkte geçmişi aydınlatan olayları yaşayacaktı.
Tarihi eşyalar, düşünmeyen fakat düşündüren cansızlar alemine ait varlıklar gibiydi.