Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme____ Kollarını aç___ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben… Kendi karanlığını yitirdi gün, güneş aydınlığıyla doğuyor bu sabah. Kuşlar şen şakrak öterek eşlik ediyorlar doğumuna güneşin, güneş sancılı beklenmişliklere inat gülümseyerek yavaş yavaş doğuyordu, derin derin nefes alış verişini hissediyordum, çığlık çığlığaydı gün ve kıpır kıpırdı benim içim, binlerce doğumu ve binlerce yaşamı müjdeliyor gün gülümseyerek…
GÜLÜMSEYİN HER GÜNE
Çünkü gülümsemek ve mutluluk bulaşıcıdır. Çevrenizi güzelleştirmeye kendinizden başlayın.
Hepimiz yeni bir güne keyifli uyanmak isteriz. Çünkü̈ güzel başlayacak bir sabah, iyi devam edecek bir günün ilk saatlerini oluşturur. İşe mutlu gitmek veya evde devam edecek günümüzün endişesiz olması, içimizde barındırıp dışarıya yansıtacağımız pozitif enerjiyle mümkündür. İyi enerjinin en birinci ve belki de temel koşulu gülümsemektir; yeni bir güne gülümseyerek adım atabilmektir. Hayatın stresi içinde artık yapmayı unuttuğumuz bir eylemden bahsediyorum: Gülmek. Gülmenin, tebessümün etmenin gücünü̈ bilmediğimizden, bitmeyen hayat telaşına kapılıp o mucizeyi kaçırıyoruz maalesef her birimiz. Öncelikle gülmek bağışıklık sistemini güçlendirdiği için soğuk algınlığından yüksek tansiyona, depresyondan alerjiye kadar pek çok hastalığa iyi geliyor.
Güne güzel, pozitif, enerji dolu başlamak için; gülümseyin…
Gülmek ne kadar kolay ve de bedava dostlarım…
Uzakdoğu’da bir laf vardır:
“Gülümsemek için mutlu olmayı beklersen hayat boyu gülümseyecek fırsatı bulamayabilirsin.”
Bu nedenle; gülümsemek için mutlu olmayı bekleme…
Sabah uyanın, asık suratla açmayın gözünüzü yaşama. Güneş size kararıyor mu sabah?..
Tüm ihtişamıyla orada görevinde…
Siz niye olmayasınız?.. Gülümseyin. Şifadır bu. Yaşama gülümseyin, sabaha gülümseyin, eşinize, çocuğunuza, iş arkadaşınıza, dolmuş şoförüne, size sürekli kızıp duran patronunuza. Gülümseyin. Gülümsemenin iyileştirici, şifa veren etkisini yaşayın, yaşatın.
Çok mu zor?..
Hiç de zor değil.
Sizi üzen oğlunuza, kızınıza gülümseyin, ya da kapıştığınız eşinize gülümseyin. Bir süre sonra onun da size başka baktığını, gülümsemeye başladığını, dudaklarından gülümsemenin taştığını göreceksiniz. Çünkü siz bu şifayı yayansınız…
Birisi sizi kırdı mı, incitti mi, niçin kırıldığınıza, incindiğinize bakın. Kırılıyorsanız, inciniyorsanız birine, bu sizinle ilgilidir. O, rolünü oynadı, siz bu oyunda ne öğrendiniz ona bakın. Takıldığınız şey, onun olumsuzlukları olmamalı, bu onun olumsuzlukları ve hiç biri sizinle ilgili değil. Onu sevindirmeyin, sizi incittiğini anmasına yardımcı olmayın… O farkındadır zaten… Onları çözmek ve anlayıp, öğrenmek, dönüştürmek onun işi. Siz kendinize verin ilginizi. Hangi noktanıza bastı ve siz kırıldınız?..
Sizin dönüştürmeniz gereken budur.
Birine öfke mi duyuyorsunuz?..
Size zarar mı vermek istiyor?..
Sizin üzerinize düşen; öfke anınızda nefsinizi görmek…
Bazen göremeyebiliyoruz ancak oyun böyle kurgulanıyor. Bu olayı size nefsinizi öğretecek bir deneyim olarak görün. Tabii ki gereken neyse yapın, uzaklaşın, gerekli mercilere başvurun, ancak ona aynı tepkiyle, kötülükle karşılık vermeyin. O zaman oyun tekrarlanır ve tekrar tekrar size farklı senaryolar üzerinden geri gelir.
Ta ki siz bir gün nefsinizi görüp, terbiye edene kadar…
Dokunun yaşama. Güzellikle dokunun yaşamınızdaki her şeye. Farkındalıkla… Bir ağaca sarılın bazen, bazen bir hayvanı okşayın, resmini çizin, bir çocukla oynayın. Masumiyetini görün. Siz de çocuktunuz, hatırlayın. Sevdiklerinize hediyeler alın, mutlu olun, mutlu edin kendinizi. Şımartın bazen de. Yüzünüze ufacık bir meyveden maskeler hazırlayın. Sürün yüzünüze, şımartın kendinizi, gidip aynaya bakıp eğlenin yine kendinizle. Aynadaki siz de sizinle eğlensin. Kendinizden uzaklaşmayın yeter ki. Resim yapın, günlük tutun, hiç kimse okumayacak olsa da bir öykü yazın, müzik dinleyin, dans edin. Televizyon tuzağından sakının kendinizi. Çok beğendiğiniz bir programı izlemenin zevkine varın. Bazen de bir kitabın sayfaları arasında gezinin. Bir film izlerken kendinizi görün, kendiniz olmayanı veya… Yaşam böyle de yaşanabilir. Hem de her anı farkında ve uyanık. Ama hep gülümseyerek…
Deniz kıyısına, bazen bir kıra, ormana, göl kenarına gidin. Doğayla iç içe olun. Size sunulan güzellikler için şükredin. Şükredecek ne çok şeyiniz olduğunu düşünün. Bir tek kirpiğinizi bile oynatabildiğiniz için ne kadar şanslı olduğunuzun farkına varın. Engelli insanların yaşam azmini, sevincini düşünün. Yaşı ilerlemiş bir insanın içindeki yaşam arzusuna şahitlik edin. Sarılın affedin kendinizi ve sevdiklerinizi. Şifalansın sizinle birlikte tüm yaşam. Yüreğinizde açan güller olsun sadece. Sanki bugün son gününüzmüşçesine yaşayın ve donatın o günü ve dünyaya gülerek geçirin günü…
Yaşamda yağmur ormanları, dik yamaçlar, ulu dağlar, denizler, okyanuslar, çağlayanlar var; bataklıklar, kurak topraklar, çöller de var.
Evet tüm bu farklılıklar, yaşamın içinde var. Siz ne olmak, nasıl yaşamak istiyorsunuz, seçiminizi yapın ve yüzünüze kocaman bir gülücük asın…
İnsan olmak bir sanat! Bir sanat eseri düşünün, muhteşem. Siz de yaşamınızı bir sanat eseri haline getirebilme gücüne ve farkındalığına sahipsiniz. Bu gücü kullanın ve bu sanatı kendiniz için kullanın öncelikle… Ve ‘HER ZAMAN GÜLÜMSEYİN.’
Sebepsiz de gülümseyebilin. Hayatın temposunu yakalayın; mutlu olun. Ön yargılarınızın kurbanı olmayın, taze gözlerle bakın hayata. Kalbinizde sevgiye, şükretmeye ve gülümsemeye yer bıraktığınız sürece, her gün içinizde yeni bir çiçeğin açtığını göreceksiniz.
Siz gülümseyin ki güzelleşsin dünya, aydınlansın tüm karanlıklar. Belki de daha çok gülücüğe ihtiyaç vardır, bir mısralık yaşamda. Ne dersiniz?.. Bence, bunu bir düşünün. Hepinize bol tebessümlü günler olsun!..
Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese sevgi ve muhabbetimle kocaman bir gülücük gönderiyorum ve sözlerimi Üstat Necip Fazıl Kısakürek’e sorulan bir soru üzerine onun verdiği cevabıyla bitiriyorum:
Üstat: Kırılan kalp yine sever mi?..
Üstat “evet” demiş.
Yine sormuşlar: Üstadım siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?.. Üstat yine cevap vermiş: Peki sen hiç bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi?..
Sevgi ve dostluk adına bu yeni günü ve gelecek günlerinizi öyle güzel yaşayın ki, mutluluk adına, ömür kitabınızda ki en güzel öykü olsun. Ve nice güzel öyküler sizin olsun. Yüzünüzden tebessüm dudağınızın kenarından gülücükler eksik olmasın…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız her bir anı sevgi dolu bir Salı günü dilerim.
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… Hoş kalın, hoşça kalın, her dem sevgiyle, hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#ösabrikurşun#