Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
GÜL VE BÜLBÜL AŞKI
Bülbül ile gülün aşkı edebiyatımızdaki birçok hikâyeye ilham vermiştir. Gülün güzelliğine hayran olan bülbül, ona dikenleri yüzünden yaklaşamaz ve bu durum aşk acısının bir sembolü olarak birçok edebi eserde kullanılır. Bülbül ve gül sembollerinin üzerinden anlatılan aşk hikâyeleri Türk edebiyatının hemen her döneminde görülür, bu temanın edebiyatımıza ilk kez 13. yüzyılda girdiği düşünülür. Şiir, atasözü, hikâye gibi birçok formda karşımıza çıkan bülbül ve gül teması…
Şiir sanatında gül-bülbül konusu güncelliğini kaybetmeden her daim işlenmiştir..
Dedik bu girizgâhtan sonra ve günümüze bu güzel aşk hikâyesini konu ederek başlayalım istedik…
Bir küçücük gül ile minicik bülbülün aşkıdır bu…
Biri ottur, biri kuştur diye küçümseme gafletine düşmeyesiniz.
Gülü sevmek yürek ister! Dikeni can acıtsa da…
O gül ki, bir sancıdır, o gül ki, bir acıdır…
“Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün”
Her aşkın bir cilvesi vardır. Bülbülle gülün aşkının cilvesidir, kavuşup hasretlerinin son bulmamasıdır. Yani vuslatın hep bir başka bahara kalması… Bülbül öttükçe gül açmış, açtıkça kokusu bütün âleme yayılmış, gül utancından gonca haline dönmüş, bülbül gülün bu halini görebilmek için ötmüş, ötmüş, ötmüş. Gelgelim gülün tomurcuktan gonca haline geçtiği sıra bülbül hep bitap düşüp yorgunluktan gaflete, uykuya dalmış. Her uyandığında gül açmış, bülbül feryat edip göremediğine yanmış…
“Ne gül sevmek kolay, ne de gül olmak.”
“Bülbül olmayı seçtiysen bir ömür yanacaksın. Gül olmayı seçtiysen bir ömür solacaksın…”
“-Birisi koynunda diken taşıyan nazlı ve nazenin bir maşuk, diğeri dikenlere aldırmadan gül dalında feryat eden dertli bir âşık… Gül, güzelliğini goncalar içinde saklar, bülbül goncanın açılmasını görebilmek için sabaha kadar diken üstünde dil dökerek bekler. Gül daima naz; bülbül ise niyaz halindedir…
Gül gül dedi bülbül güle; gül gülmedi gitti. Bülbül güle, gül bülbüle yar olmadı gitti…
Bülbül; âşık çilekeş, mecnundur. Gül ise maşuk lakin zalim. Ne önemi var ki güzelliğinin, bende bu aşk olmasa. Gül, bülbülün kanını iştahla emer de, bülbülün çığlıklarına kulak vermez. Bülbül bütün kanını akıtır. Gül de bülbülün kanının bir damlasını dahi toprağa düşürmeden kana kana içer. Bülbül aşkı için ölür de gülün goncası açar!
Ey! Gül, bir kez gülüverseydin ne olurdu sanki bülbüle. O kadar aşk namelerini, o kadar divane halleri bir kez görüverseydin ne olurdu? Bir tebessüm, bir güzel söz etseydin ne olurdu o biçare divaneye. Bak: o eridikçe sen açtın, o yandıkça sen rengine renk kattın. O ise hem canından oldu, hem canandan. Onunla tamam oldun, ”gül” oldun. Onun kanıydı seni böyle değerli kılan “gül” yapan?
An gelir, mihrican değer de solar senin de benzin; bülbülün ahı tutarda, türkü olursun dillerde, ağlar kırık sazım. Altının ayarını sarraf bilirmiş. Bülbülü har ağlattı, aldı başını gitti. Neye yarar bülbül olmadan kan kırmızı rengin. Gülzarlar diyarında şimdi bülbül, sen bir başına. Zannetme bu âlem yakışıksız ve düzensiz, hiç bülbül olur mu çilesiz, gül de dikensiz?
Bülbül güle konuşmuş, dikeninden yaralanmış…
Güle bülbül küsmüş… Gül yaprağını dökmüş… Bir damla gözyaşı düşmüş… Gül bülbüle, kavuşalım sabaha diye dua etmiş… Kırılsa da kalbi, yaprak yaprak açmış gül dalı… Bülbül her yaprağa iyi geceler busesi kondurmuş, usulca yürek yumuşaklığının sıcaklığında…-”
İstiyorsan Hakk’a varmayı, meslek edin gönül almayı, bırak saraylarda mermer olmayı, toprak ol bağrında güller yetişsin.
‘Gülü vermen için gülü vermem mi gerek?.. Haydi gülüm gülüver de, gülü vereyim…
Gül, ağlama gül bize, ele diken, gül bize, gül olanın yüzünde, gül açılır, gül bize.
Gülü gülene ver, kalbini sevene ver, sevmek güzel şeydir, kıymet bilene ver…’
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sahte olmayan bir yüzle ve gülümsemeyle sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, Çarşamba gününüz aydın mutluluğunuz daim, neşeniz bol olsun…
Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese, gönül soframdan, gönül sofrasına sevgi ve muhabbetler gönderdim… Hoş kalın, hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#
Kullanılan Kaynaklar:
Türk Edebiyatında Gül ve Bülbül yayınları