Yaptıklarından dolayı kimseye kızmamalı mıyız? İhanet edenlere teşekkür mü etmeliyiz? Yaşamımıza bir anlam kattığı için herkesi sevmeli miyiz? Acaba bunları yaptığımız zaman hayat bizim için daha başka bir güzel mi olur? Cevabı oldukça zor olan sorulardır bunlar.
Fakat yaşamımızın her anında sıkça karşılaştığımız olaylardır hepsi de. Tamam, kimseye kızmayalım, ihanet edenlere teşekkür edelim, herkesi sevelim. Peki, suçlu kim o zaman?
Dengeleri altüst eden hak etmediğin olayları yaşatan ya da toplumun huzurunu bozanlara ne diyeceğiz? Çok sağ olun sizler bunu yapmalıydınız zaten bekliyorduk, biz de olsun canım hoş görüverelim sizi mi demeliydik? Çılgınlıkları uğruna başkalarının ölümüne sebep olanları aman canım ne olacak sarhoşmuş idare ediverin mi demeliydik?
Devleti soyup talan edenleri, vergisini ödemeyip üstelik ödül alanları eh bunlarda bunu hak ediyordu deyip alkışlamalı mıydık?
Yalanlar uydurup iftiralar atarak başkalarının gururu ile oynayanları iyi insan gibi görüp teşekkür mü etmeliydik?
Onlara hangi ismi vereceğiz? Yerin dibine batacak kadar alçalmış insanları hoş görsek, sevsek ya da alkışlasak ne değişecek?
Bu insanlara ne kadar değer verirsen ver yine aynı şeyleri yapacaklardır. Çünkü onların mayaları ancak buna müsaittir. Bunun örnekleri çok yaşanmıştır. Bizim ülkemizde en ağır suçları işlemiş kişiler büyükler tarafından affedilmişler fakat aradan fazla zaman geçmeden yaptıklarının daha fazlasını yapmamışlar mıdır? Bu tür olayları hepimiz izlemedik mi ve ya yaşamadık mı?
Değer verip yücelttiğimiz kişiler arkamızdan kuyumuzu kazmadılar mı, elinden tutup ekmek verilenler devlete ihanet etmediler mi yine. Bir başka açıdan baktığımızda iş başına getirilen kişiler kendileri için saltanat kurmadılar mı? Bunların hangisini hoş görelim, hangisini alkışlayalım, hangisini affedelim?
Hayır, bence asla olmamalı kim ne yapmışsa ona uygun olan bir cevapla karşılanmalı. Suç işleyen her kim olursa olsun yasalar çerçevesinde cezasını çekmelidir. Siyahla beyaz birbirinden ayrılmalı. Birilerini memnun etmek ya da birilerine şirin görünmek için diğerleri incitilmemeli. Yalakalık uğruna öz değerlerden ödün verilmemeli, ağanın hatırına marabaların sırtına binilmemeli. Hak adalet ne ise herkese eşit uygulanmalı. Uygulanmalı ki dengeler yerini bulsun, huzur ve refah sağlansın. İşte o zaman barış içinde dostça yaşamak mümkün olur.
Demek ki affetmekle, alkışlamakla ya da sevmekle olmuyor, olması gereken şudur.
Karşıdakinin dürüst insan olması, devletine, milletine sahip çıkan bir anlayış içinde olması, verilen değerin kıymetini bilir olması. Emeğin, alın terinin ne olduğunu biliyor olması, sevginin karşılığının saygı olduğunu biliyor olması, başarının karşılığının da ödül olduğunu biliyor olması. Bunları bilmeyen, bunları kendinde görmeyen insanı ne kadar affedersen et, ne kadar alkışlarsan alkışla yapacağı şey yine de değişmeyecektir. Burada yapılması gereken ne ise, insanı suça iten sebepler ne ise onların araştırılıp insanları bunlardan uzaklaştırmaktır asıl olan. Tabi ki insanımız bundan ders alıyorsa.
Şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor.
Şerefimizle bitirmemiz gereken en asil görevimiz, hayatımızdır. Bize düşen ise; bir lokma ekmek için, şerefini çiğnetmeye; bir anlık eğlence için servetini tüketmeye; bir zamanlık makam ya da mevkii için, el ayak öpmeye; günlük menfaatler için, onurunu yere sermeye, birilerine yaranabilmek için ezilip bozulmaya; bir kısım insanlara kızıp; tüm insanlara düşman olmaya hiç gerek yoktur. Çünkü bu dünyanın fani nimetleri değmez buna.
Bizim ne dini inancımız, ne milli görüşümüz, ne de şerefli bir geçmişi olan atalarımızdan bize kalan değerlerimiz müsaade eder buna. Unutmamalıyız ki herkes yaptığından sorumludur ve bir gün gelip mutlaka hesabını verecektir. Bu gerçekleri bildiğimiz halde insanlık onurumuzu çiğneyerek yanlışı doğru, suçluyu suçsuz gibi görmenin anlamı yoktur. Belki kısa bir süre için geçerli olacaktır ama gün gelip ortaya çıkacaktır. Eğer mükemmelliği istiyorsak önce öz eleştirimizi kendimizle yapmalıyız. Kendimize yapılmamasını istemediğimiz şeyleri başkalarına yapmamalıyız ki toplumda düzen sağlansın.
Bu konuda çok yazılmış, çok söylemiştir. Bizlerde okumuş ya da dinlemişizdir. Ne acıdır ki pek çoğumuz payımıza düşeni alamamışız. Eğer alabilmiş olsaydık bu gün insanlarımızın yakınmaları olmazdı. Gül sunan el de gül mutlaka kokmalıdır.