Grip bize de misafir oldu ve gitti. Aslında grip, savunma sistemimizi dikkat ‘bizden ağırları gelir’ diye uyaran, zinde tutan, bedene canlılık ve güç kazandıran bir şifa.
Şifa çünkü biz her hastalığı zaten şifa olarak gören bir geleneğe sahibiz. Hastalandığımız da ‘şifayı kaptık’ deriz, kaparız da…
‘Allah-ü Teâlâ hazretleri herkesi ağır hastalıklardan korusun’ diyorum demesine de kabulü neredeyse imkânsız bir dua bu. Zira biz bu din dışı batılı hayat tarzını sürdürdüğümüz müddetçe bu mümkün değil.
Başımıza gelenler yapıp ettiklerimiz yüzünden. Biz kendimizi değiştirmeden de Allah bizi değiştirmez. Bu iki hüküm de Ayet-i Celile ile sabit. O halde biz değişeceğiz ki, ağır hastalıklar, organ yetmezlikleri, engelli doğumlar da bizi terk etsin.
Aksi halde dünya ne kadar gelişişe gelişsin sivrisinek avlamaktan öte bir şey yapamaz. Dahası yapacakları yaptıklarının teminatı ise, hayatımızı daha kötü hale getirecekleri de kesin.
Bir yapay kalp 80-100 bin avro. En iyisi 6 ay sonra çöp. Oysa insanı kalp hastalığından korumanın bedeli bin avro bile değil. Ama insanın hastalanmaması modern düzenlerin, Rockefeller tıbbının, karanlık mahfillerin işine gelmez.
Bürokrasinin de, akademisyenlerin de… Çünkü tedrisat gördükleri okullar bu düzene adam yetiştirmek için tesis edilmiş müesseslerdir.
Medikal yolsuzluğu yazdık, tıp çevrelerinden hakaret ve küfürler geldi. Ahlakı olmayan adam doktor olsa ne, insan olsa ne yazar.
Sağlık Bakanlığı’ndan, SGK’dan, Mali Polisten çık yok. Masa başında soruşturma kabilinden de olsa, rüşvet ve yolsuzluğun delilini bize sorsa da Maliye Bakanlığı harekete geçti.
TÜRK SİNEMASINDA ‘ÇARŞI PAZAR’ REZALETİ
Aslında konularımız bunlar da değil: ‘Türk sineması’ adlı maskeli işbirlikçi sinema.
Gribiz diye ekran açtık, Show tv’de ‘Çarşı Pazar‘ isimli bir film çıktı karşımıza. Ahlaki değerler yoksun filmde, küfrün ve müstehcenliğin bini bir para. Küfür, cinsellik ve İslam’a hakaret yoksa Yeşilçam da olamaz. Onlar ciddi film yapmak için değil ifsad için varlar.
İlk bölümü yayınlanan ‘Mehmetcik-Kut’ül Amare’ dizisinde İngiliz ajan Cox rolündeki kişi Çarşı Pazar‘da sözde imam rolünde.
İmam ama ne imam?
Caminin lojmanını pahalıya kiraya verip ucuza ev tutan, tuttuğu bu evin de kirasını ödemeyen, camiden evine kaçak elektrik almayı düşünen, rüşvetle müşterinin isteğine göre vaaz veren, vurguncu müteahhidi desteklemek için halkı aldatan, müteahhidin istediği rüşvet daireyi alamayınca saf değiştiren bir sözde imam.
Bununla yetinmeyen yapımcı, senarist ve yönetmen erkeklerin sünnet olması ile alay ediyor, imam kılıklı zibidi ise sünnet olacak çocuğu iğrenç davranışlarıyla korkutuyor.
Daha çok Sabetayist veya azınlıkların elinde olan Yeşilçam filmleri ile başlayan İslam’a düşmanlığı, Türk sinemasının olmazsa olmazları arasında olmayı sürdürüyor.
İmamlara dolayısıyla da Müslümanlara hakaret dolu Çarşı Pazar filminin bazı sahneleri tarihi bir cami içinde çekilmiş.
Muhakkak ki çekim için müftülükten izin almışlardır. Peki, müftülükler ‘ne çekeceksiniz bir bakalım’ demiyor mu?
Diyanet bu rezalete artık el atmalı. Bu tür filmlerin camileri kullanmasına izin vermemeli. Ayrıca imam ve Müslümanlarla alay edenlere yönelik Diyanet İşleri Başkanlığı dava açmalı veya imamlara açtırmalı.
BİZİM MAHALLEDE İŞLER NASIL?
Diriliş Ertuğrul başta olmak üzere yeni dizilerin önemli bir işlev gördüğüne inancım tam. Bu dizilerin çekimi her zaman yapılamaz. Muhtemeldir ki, TRT bütün imkânlarını bunlara seferber ediyor.
Yapımcılar ise bu imkânın kıymetini ne kadar biliyor, ya da dizilerin ruhuyla ne kadar ilgililer emin değilim. Zira bazen öyle basit ve sıradan işlere imza atıyorlar ki anlam vermek güç.
Diriliş’te Ertuğrul rolünü oynayan kişi kalkıp kamu bankası olan VakıfBank’ın faiz reklamında oynuyor.
Bu nasıl bir ruhsuzluk ve seviyesizliktir? Doymuyor musunuz kardeşim? Bir yanda İlahi Kelimetullah nutku çekiyorsunuz, ardından Allah’ın kendisine harp ilanı saydığı faizin reklamını yapıyorsunuz.
Hadi kamu bankasının yöneticisi, reklamcısı bu değerlerden habersiz. Diriliş’in yapımcısı, yönetmeni buna nasıl rıza gösterir? Ayıp ve günah değil mi?
Diğer yandan da ‘Abdülhamid’ dizisindeki şehzadenin bu kadar pespaye edilmesi ile bütün cihanda uçan kuştan haberi olan Sultan’ın sarayına hâkim olamaması gibi kara mizah komedi sahneleri iyi niyetle bağdaşır mı?
Yine aynı dizindeki Şeyhülislam tiplemesi ve kıyafeti ile kime ne demek istiyorsunuz?
Diriliş’te Hayme Ana ile Ertuğrul’un hanımını örtemediler gitti. Neredeyse hiç kimse birbirine selam vermiyor. Bu nedir Allah’ın aşkına!
Bazı şeyleri dizi başlarken ‘tarihten esinlenerek’ yaptık yazarak geçiştiremezsiniz. Esinleneceksen adam gibi esinlenin!