Deniz mevsimi, gözetleme kulesiyle açılırdı. Kule kurulduktan sonra, karpuz kabuğunun denize inmesini beklememize gerek yoktu.
Kule köyümüzün altındaydı. Görkemli duruşuyla, dikkat çekiyordu. Kulede güvenlik için uygun bir kişi henüz görevlendirilmemişti.
Selim, kuleye eleman bulamadılar. Mehmet, askerliğini yapmış biri aranıyor, dedi. Yusuf, Takanın Kemal olacakmış, dedi. Takanın Kemal, güvenliğe bakar. Fakat dalgıç olmayı becerebilecek miydi? Kemal ancak sokakları aşındırmanın peşindeydi, diyerek güldük.
Takanın oğlu, mesleğimi seviyorum, iyi bir dalgıçlık yapacağım, dermiş. Takanın Kemal’in sözlerini aramızda dalgaya almıştık. Kış mevsiminde de sahili bekler, diyorduk.
Takanın oğlu, kayığın halatı kadar güçlüyüm dermiş. Halat kadar güçlü, kopmaz ve de kesilmezmiş. Dalgalar arasında kalmış ve imdat isteyeni kurtaracağını sanıyormuş. O günlerde, çocuğun biri kenarda, oynarken, Takanın oğlu boğuluyor sanmış ve denize atlamış. Çocuğun kolundan tuttuğu gibi, acı bir bağırma kopmuş. Çocuk avazı çıktığı kadar feryat ediyormuş. Kenara almışlar ki çocuğun kolu yerinden çıkmış. Hemen hastaneye koşmuşlar.
Takanın oğlu, babasının öğütlerini, deliğe girip çıkan, karıncaları sayarak dinliyormuş. Dalgalı ve soğuk havada ne yapacağını bilmezmiş. O gün rüzgâr esmiş, denize girmeyi yasaklamış. Denize girenlerle kavga etmiş.
Buna rağmen, suya atlamış ve başını kayaya çarpmış, hastaneye kaldırmışlar ve beyin filmi için vilayete göndermişler. Takanın Kemal ve beyin filmi, Selim o film boş çıkar diyerek bizi güldürüyordu.
Oğlunun yerine bakan Taka, deniz kenarında volta atıyorum, çocukları suya sokmuyorum, diyormuş. Bunun üzerine kavgalar büyüdü. Çocuklar denize girmeye başladı. Taka, “denizdekiler” diye sesleniyordu. Hangi birine seslenecekti. Mendirekten dere ağzına kadar dağılan çocukları kontrol etmek zordu. Bu arada Takanın kayığını kaçıran çocuklar, kayığı ilçenin sahilinde terk etmişler.
Taka görevi bırakınca, “Denizdekiler” sesi de kesilmiş oldu.
Kuleye yeni bir görevli geldi. Okul tatil olduğu için, her gün denizdeyiz. Sabah balık tutmaya çalışıyoruz. Botumuzu denize attık. Biraz ileride oltamızı suyla buluşturduk. O esnada kule yanmaya başladı. Yangına kim müdahale edecek dedik ve kenara çıktık. Güvenlikçi yanan kuleye kum atıyordu. Biz de bağırdık. Bari sulu kum at diye. O da koşuyor ve sulu kumu yangına fırlatıyordu.
Kule yandı ve güvenlikçi kaçtı. Herhalde köyüne kadar arkasına bakmadan koşmuştur.
Böylece sahil kulesiz kaldı. Yeni kule de yapılmadı.
Denize giren çocuklar da “denizdekiler” sözünü duymamış oldu.
Hasan TANRIVERDİ