Sabah sabah şu bilindik göz damlasını gözlerime damlatırken bir de ne göreyim, eskiden yumuşacık olan damlamayı sağlayan bölümü kazık gibi sert bir plastikten üretmişler.
Katı damlalık plastiğikteki damlayı göze damlasın diye sıkarken damlalığın ucu gözüne giriyor insanın, damlatamıyorsun göze.
Hani canım şu yanyana plastik bölümlere doldurulmuş, göz kuruluğuna iyi gelen damladan söz ediyorum, çok okuyup ekrana çok bakan herkese zaman zaman lâzım olan damladan.
Son zamanlarda dikkat ediyorum bütün ambalajlar daha ince daha kalitesiz ve özensiz. Su şişesi yerine naylon torbalar kullanılırsa şaşmayacağım. Hele şu bakkalın her sabah ekmeğimizi koyduğu naylon poşete bakın, eve gelmeden yırtılıyor, ekmekler, gıdalar sapır sapır yerlere dökülüyor, soğan zarı gibi mübarek ne kadar ince, hatta kıldan tülden ince, üstün bir teknoloji ile üretilmiş.
Eskilerin bizlere de sirayet etmiş bir huyu vardı. Kutuları, torbaları, ambalajları saklardı eskiler, bizler de saklıyoruz, kimi zaman ev halkından eleştiriler alsak da. Eskiden kaliteliydi de ambalajlar, şişeler. Şimdi öyle mi ya.
Kimine çiçek dikilirdi, Vita çiçeği, ben sardunyayla Vita yağı kutusunu özdeşleştirdim, ondan öyle dedim. Kimine un basarlardı, kimine çivi koyardı kimine vida, eskiden böyle, değerlendirildi kutular, şişeler. Gazyağı şişelerle alınırdı gaz lâmbalarına. Tuz konurdu kimilerine.
Deterjan şişesine içme suyu koyan salakları saymazsak güzel bir alışkanlıktı ambalajları değerlendirmek.
Çoğu Avrupa’dan gelen, trenleri, bebekleri, atari oyununun babası diyeceğim televizyona bağlanan oyunları bile olan anne ve babası çocuk eğitimine önem veren çocuğuyla çok da ilgili üst komşumuzun güzel kızı, bütün bu oyuncaklardan daha çok bize gelip ipi tükenmiş tahta dikiş makarası, yıkanıp paklanıp oyun kullanımına sunulmuş ilaç kutuları, kardeşimin kırılan miskabının (sayacak) dağılan renk renk boncukları ve bebeklerle oynamayı yeğleyip ‘ben komşu teyzeklere oynamaya gidiyorum, onların oyuncakları daha güzel’ diyerek koşa koşa bize gelirdi.
Tabi bunda o zaman yirmili yaşlarımda olmam, çocukla çocuk olup, cam misketlerimle oynamasına izin vermemle, renk renk boncukları kalın yorgan iğnesiyle ipe dizdirmemin, kız kardeşimin ve onun bozuk para koleksiyonunun da payı büyüktü.
Yanisi şu biz birbirine bağladığımız kutularla tren, makaralarla tekerlek, boncuklarla kolyeler yapıp oynuyorduk da ondan geliyordu çocuk, düş gibi değil mi bir çocuk için?
Sonra bir kuzenimin, yoğurt kaplarına patlamış mısır doldurup evde sinema sinerjisi yaratarak yoğurt kaplarına dokunulmazlık ilan eden kaynanası ve kuzenimin bu alışkanlığı gülerek anlatması geldi aklıma, ben de gülümsedim.
Resimli eski mecmua sayfalarından uzun üçgen şeritler kesip bunları iğne üzerinde sıkıca sararak takı boncuğu ürettiren kızmeslek lisesi öğretmeni arkadaşım geliverdi aklıma. Özlemle andım şimdi.
En sonra da eşi daha dolgun bir yastık istedi diye yeni alınmış iki yastıktan birinden aldığı elyafların yarısını diğer yastığa koyup, yarım kalan yastığı da yemek atıklarını bile koyduğu çöp bidonuna tıkıştırmasını hatırladım bir tanıdığımın.
Boğazım tıkanmıştı da gıkım çıkamamıştı çöpe giden bembeyaz yarım yastığa.
Şimdi olsa neler derim, israf derim, yazık derim, bozulan ekonomi derim, kirlenen hava, su ve çevre derim, biten eneji, denk olmayan bütçe derim.
Ambalajı geçtik içindekilere geldi sıra. Bakliyatların peynirlerin yarım kilolukları üretiliyor. Kırk yıllık mahalle yufkacısından aldığım yufkalar bile küçülmüş.
Torunlarıma aldığım, tanınmış bir marka olan unonun çikolatalı kuruvasanlarının hem paketteki sayısı eksilmiş, hem çörekler küçülmüş dantel mekiği kadar kalmış, daha neler neler.
Ben öz yurdu Kafkasya’yı yüz yıl canı pahasına savaşarak savunmuş, sürgün yemiş, anayurdundan zorla sürülmüş, zoraki göçe tabi tutulmuş, sürüldüğü ülkede kuru yere ateş yakmış, orayı ikinci anayurdu bellemiş, yurt yuva kurmaya çalışmış, baharda komşuların çırptığı yünlerden yele kapılıp çalılara takılanları toplayıp minder yastık yapan ‘Prin Ana’nın beşinci kuşak torunuyum… Hikâye değil bu çekilenler…
Yastıktı, fıstıktı derken sözü uzattık, öğretmen alışkanlığı işte.
Ambalaj deyip geçmeyelim, yüksek teknoloji ve ek bir ücret gerekiyor ambalaj üretimi için. Üretilen emtiadan farklı bir de ambalaj gideri biniyor üreticinin bütçesine. Geri dönüşüm çok önemli.
Bu yüzden ambalajlar inceltildi, kalitesizleşti. Göz damlasından nerelere geldik efendim, evimize dönelim.
Yarınımız bugünden hep güzel olsun.
Sağlık ve afiyetle. Esenliklerle.
10 Ekim 2024 ANKARA
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan