Teknik bilgiye sahip değildi. İletişimi de beceremiyordu. Fakat bilirmiş gibi körü körüne hareket ediyordu. El ve kol hareketleriyle teknik aletleri nasıl kullandığının gösterisini yapıyordu.
Kırlaşmış saçları azalmıştı. Yüzünü kaplayan derisindeki kırışıklar sıkıntı içerisinde olduğuna işaretti. Orta boylu ve zayıftı. Sivri burunlu ve çakır gözlüydü.
Köy evlerini yıkar, yapar fakat yüksek binalara akıl erdiremezdi. Biz eski ustayız. Evlerimiz kara taş, davlumbaz ve aşhanesi olacak derdi. Ustalığını anlatırken, kullandığı aletleri üçe ayırırdı. Aletlerini atölyede anlatırım diyordu.
Aletleri; mekanik, elektrikle ve akıllı olmak üzere ayrılırlar. Her biriyle gösteri yapardı. Özellikle elektrikli aletleriyle güç gösterisi yapardı. Yanındaki ustaya baltaya sap yaptırdı ve taktırdı. İşte baltaya sap olmak böyle bir şey derdi.
Aletleri Almanya, İngiltere ve Rusya olmak üzere nereden buldumsa aldım, diyordu.
Bazı teknik aletleri söküp takıyor, ustalık eserim diyordu. Öyle ki sanki aletleri kendi yapmıştı.
Atölyesinde ustalar çalışıyor ve kazancı paylaşıyorlardı.
Kardeşim konuşuyor ama hepsi atıp tutmak. Eline keseri alıp acaba çatıda bir çivi çakmış mı? diye sorun bakalım bir şey diyecek mi?
İç içe geçen merdiven almış, merdivenin tasarımını ben yaptım diyordu. Atölyeden bir alet alın inceleyin imzamı bulursunuz diyordu.
Çok konuşan ustaya “Gösteri ustası” adını takmışlardı.
Gösteri ustası atar, tutar ve dolaşırdı. Gerçek ustalar ise çalışırdı.
Çim makinasıyla çimler keser, kestiği yeri değiştirir ve tahtaları düzeltirdi. Alet çok amaçlıydı ve görenlerin hoşuna giderdi.
Bir alet bende yoksa, anlayın ki daha üretilmemiştir.
Fabrikada çalışan öğrencimiz, robotlarla neler yapıldığını anlatırken o bırakıp kaçtı.
Robot ve ustanın aletleri diye ona haber saldık.
Hasan TANRIVERDİ























