Nüfus günden güne şehirleştikçe hayatımızdan bazı şeyler azalmaya veya tamamen çıkmaya başladı.
Artık mahalle bakkallarının bile adı “market” oldu ve terazi çok az yerde kaldı. Satın alınan malların çoğu tartılmıyor. Üzerine “jelatin” denilen ve paketin içinde ne olduğunu yazan kutularla satılıyor eşyalar.
Önceleri terazi ile eşya tartan amcalar veya dedeler hak geçmesin diye terazinin diğer kefesine malı, terazinin dengeye gelmesiyle “bu da bizden olsun” ifadesini söylemeden, sattıklarını daha fazla verirlerdi. Ölçüde ve tartıda hile yapmak ahlaki olmayan bir şeydi.
Evlerde ise analarımız yemek hazırlarken eksik kalan malzemeler için çocuğu komşuya gönderir ve “Filanca teyzene git bana bir avuç ödünç pirinç versin” derdi. Bir avuç pirincin tartı olarak ölçüsü neydi bilinmez ama tekrar geri istenmezdi.
Komşudan neler istenmezdi ki… Yarım çay bardağı sıvı yağ, bir kaşık tuz, bir karış çıra, iki kulaç iplik, bir tas yoğurt, varsa iki üç yumurta…
Bunlar; ölçüye ve hesaba gelmeyen şeylerdi. Ne metreyle ölçülür, ne de kiloyla… Bu ölçülerin temel kaynağı gönüldü. Sanki istenilen şey basit bir eşya değil de sevgiydi.
Gönül ölçüsünün tarttığını en hassas tartı aletleri ölçemez. En hassas metreler ölçemez. En hassas termometreler hesaplayamaz.
Artık köylülerin çoğu; yumurtayı, sütü, yoğurdu, hatta sebzeleri bile gidip “market” denilen yeni türemiş ticarethaneden alıyor. O satın aldıkları şeyin yapılışında günümüz ölçüleri kullanıldığı için olsa gerek ne tadı oluyor ne de tuzu. Sadece midemize gidiyor o kadar.
Herkesin evinin önüne diktiği domateslerin tadı öyle miydi ya? Herkesin ektiği diktiği mısırların lezzeti, bahçede tamamen kendi ortamında beslenen tavukları, sığırların, koyunların etlerinin tadı şimdiki gibi miydi?
Fabrika çıkışlı yemler tavukların gıdaklamasını, horozların ötüşünü, köpeklerin havlamasını ve kedilerin miyavlamasını değiştirdi. Ve dahi insanların yürümesi bile değişti.
Gözlerimdeki bakışlar bile değişti. “Bir gönül hikâyesi anlatırdı gözlerin” diyen şairler bile makinalaştı günümüzde.
Biz gönül ölçümüzü kaybettik aslında. İnsanlığımızla birlikte. Şimdi bir şeyler arayıp duruyoruz da ne aradığımızın farkında bile değiliz. Belki ne aradığımızı bilsek bulacağız.
Kurban bayramınız hayırlı olsun.