Gül, gönül bahçemize beraber olmanın ayrıcalığını yaşıyordu. Kardeşime “Gonca mı? Yoksa gül mü? Diye sordum.
Gonca, derken güle baktı, gül gibi açmış olmak, bir başka, dedi…
Çiçekte art arda gelen iki güzellik, gonca ve güldü.
Bir zamanlar goncaydı. Gonca; güneş gördü, bekledi, sevdi ve sevildi açtı, gül oldu.
Dünün goncası, gül gibi gül oldu…
Gül açtı, bitki taçlandı ve çevre güzelliğe kavuştu.
Yaslandığımız duvardan, gonca dedik, gül oldu. Gülün sevgisi içimize doldu.
Gül, kırmızı olsun, kardeşim kadife de olabilir, dedi. Çok biliyorsun, dedim. Kadife diyeceğine pembe gül ve de yedi veren…deseydin.
Tepedeki gonca, pencereye yönelmişti. Alt dallarda yeni goncaları en güzel günlerini yaşıyordu. Onun için goncaları pay edemiyorduk. Yeni açmış, gülün yanından ayrılmıyorduk.
Tepe ve dal ucundaki gonca güller, dizili kalsa ve açsa da solmasaydı. Çiçeklerin prensesi ve çevrenin en güzeline neşe ve sevincimizle ortak olurduk.
Doğanın bağrında yetişen güller korunsun ve güzellikleri uzun süre kalsındı.
İnsana güzellik ve neşeyi aşılayan gonca gül, izleyeninde bir ruh gücü oluşur. Ruhun duygusallığı başlar. Çevreye yayılır güzel kokusu ile büyülenir. Bir hülyadır, ruhun gülle buluşması. Pencereden saatlerce güle bakmak.
Gülle hayaller gerçek olsun. İnsanları tüm güzelliğiyle yaşatsın. Güzellikle gülsün rüyalarımızda özlediğimiz yaşantıya kavuştursun.
Goncalar, hemen açsın gül gibi gül olsun.
Gonca gülün, bekledik karşısında saatlerce. Açmasını istedik ve yerimizde kaldık.
Bir ruh güzelliği çöktü goncamıza, yeni baştan. Pembe değil, kırmızı ve kadife açtı, isteğimize uyarak. Sevgi dedik goncaya ve sevimliliğiyle açtı.
Güneşe dönmüş, fakat zamanına vardı. Zaman her şeye hakimdi ve güller açacaktı. Gülden önce gonca, gözümüzü ayırmadığımız.
Katmerli kadife gül yerine kırmızı gül açtı. Kırmızı da bizi pek memnun etti. Duvara yaslı kaldık, yaslıydık, açmayan goncalara. Açmamış olan goncaları inceledik ve sapının kesilmiş olduğunu gördük.
Gül gibi güldü kesilen goncalar.
Hasan TANRIVERDİ