Hazıra dağlar dayanmazdı. Dedesinden kalma köşkü de satmış ve eğlence alemine devam ediyordu.
Uzun boylu ve atletik bir vücuda sahip olan Öykü, babasının yurt dışında ani ölümüyle, bağından kurtulmuştu. Birkaç günlük matemden sonra, eğlence alemine daha canlı dönmüştü. At yelesi gibi saçları, sosyetik havasını güçlendiriyordu.
Değişik kılıklılar, at yelesi saçlı Öyküyle görüşmek isterler. Öykü, arka kapıdan kaçarken kurşunlara hedef olsa da yara almaz. Eski kapıcısının köyüne kadar hiç arkasına bakmaz. Çünkü tehlike zilini çalmıştır.
Kapıcıyı tanıyan çıkmayacağı için, korkusuz günler geçirecektir.
Kapıcısı onu çok iyi karşılar. Birkaç gün sonra, kapıcıya köşkün kayığını, kimseye görünmeden Kara göle getirmesini ister. Yaşlı kapıcı kayığı getirecek ve gizemli bir olay gerçekleşecekti. Yaşlı kapıcısına kayığı; gölün akarsu ağzına ve ters bir şekilde bırak diye, gerekli bilgileri verir.
Eski elbiseleri giyip evden çıktı ve dağlara yöneldi. Yaşlı kapıcısı da kayıkla ilgili dediklerini aynen uyguladı. Kayık gölün ortaya yakın bir yerinde sallanıyordu. Böylece hayatının hızlı ölümle sonlandığına herkesi inandıracaktı.
Yeleli sosyete, gölün derin sularında, acılar içerisinde, hayata veda etmiş olacaktı. Kayığı bir süre, sallanmaya devam etti. Olay şehirde konuşulmuşsa da unutulup gitti. Yazık olmuştu, dede ve babasına, tarihi şahsiyetleri hiçe sayılmıştı. Yine tarihi bir aldatmacayla boğulup gittiğini simgeleyen kayık numarasını çok iyi tutturmuştu.
Eski elbiseleri ve kesik saçlarıyla tepelerden aşıp dağların arkasındaki köylere üç gün sonra ulaştığında bitkindi. Hasat çalışmalarına ırgat olacaktı. Büyük bir arazide yapılan çalışmalara katılmak üzere, toprak sahibine gitti.
Çalışmaya katıldı ve yüzü gözü toz toprak içerisinde kalıyordu. Ağanın diğer ırgatlarının yanında zorlansa da çalışmayı aksatmıyordu. İyi çalıştığı için çuvalları yükleme işine geçti. Yüklemede üç kişiydiler, ağzından tek kelime çıkmıyor ve geceyi depoda geçiriyordu.
Gece eğlencelerinin aktörü, şimdi kamyon yüklüyordu. Yalnız çalışkanlığıyla parmak ısırtıyordu. Bir iki defa kamyonu boşaltmak için başka bir şehre gitti. Kamyonla döndü, yemekten sonra samanlıkta uyudu. Kalktıktan sonra, ağanın yanına gitti ve “hasat bitti yol göründü,” dedi.
Ağa biraz daha kalmasını ve işlere yardım etmesini teklif etti.
Sabah erken kalkan Öykü, iki işçiyle tarlaya gittiler. Yapılacak işler için çalışmaya başladılar. İki işçiden daha çok iş çıkarıyordu.
Göldeki kayığın ters dönmesi düşündüğü gibi herkesi inandırmıştı. Bu günlerde Öykü, tarlada çalışıyor ve hiç zaman kaybetmeden güçlü fiziğiyle, büyük işlere imza atıyordu. Ağa, ailesinin kazada öldüğünü biliyordu.
Çalışması ağanın gönlünü fethetmişti. Öykü, kazandığı parayı ağanın kasasında tutuyordu. Hiçbir yere gitmiyordu. Eline geçirdiği kitapları okuyor ve yapılacak işlerin üstesinden geliyordu.
Bir sabah kalktığında, kar her tarafı esir almıştı. Öykü kış çıkana kadar burada, kitaplarımı okurum ve düşünürüm, dedi. Yaşadığı çirkef hayata pişman oluyordu. Babadan kalma tarlası ve mağazasından başka bir şeyi kalmamıştı.
Parasını alıp güneye gitmeyi düşünüyordu. Öykü, düşüncesini ağaya açmak istedi. Ağaya güneye gitmemi tavsiye eder misiniz? Yanlış yola gitmek istemem, dedi.
Ağa, kasabada acele işim var. Yarın aynı saatte buluşalım, dedi.
Ağa ile karar edilen saatte, sayvanda konuştular. Öykü, fazla söze karışmıyor. Ağa düşüncesini açıklıyordu. Öyküye seni oğlumuz yapmak istiyorum. Büyük kızımla konuş anlaşırsan evlenirsin, diyor. Öykü başından geçen ve arkadaş kurbanı olayı anlatıyor.
Ağa olayı saklı tutacağını söylüyor. Öykü, ağaya söz verdiği gibi kızıyla konuşuyor ve evleniyorlar.
Hasan TANRIVERDİ