Gün doğmadan önce, çadır yeri aradık. Bizim için, çadır yeri, yaşanılan zorlukla, ilgili verileri toplamaktı. Nehir boyunca, yükseltileri ve köylere yakın yerleri gözettik.
Göçerlik, yaşantısı bir yerden başka bir yere göçmek olan, bir davranış biçimiydi. Göçerler için gününü gün ediyor, diye yansıtılırsa da halbuki dert üzerine dert yığıyorlardı.
Yolumuz, kasaba yakınına düştüğünde; tahıl, sebze ve meyveyi, köylülerden ister, nafakamızı sağlardık.
Kasabanın ürün alım yerlerine gider ve az da olsa cebimize bir şeyler girerdi. Bazen bizi başlarından savmak için satacakları üründen, bir avuç verir gönderirlerdi.
Geçim zorluğu; satış noktalarında istemekle gideriliyordu. Karşılaştığın problemleri ise çözebilmeliydin. Çadıra tekrar dönmek, bazen riskliydi. Çünkü, kendini bilmezin biri, çadırı yakabilirdi.
Şehir ve çevrelerinin betonlaşmasıyla, göçebelerin yaşam alanları kalmadı. Şehir içindeki, ürün alım yerleri ve yöntemleri değişti. İstesek de ürün, alamaz olduk. Oyun sahaları kalktı, soluklandığımız yerler yok oldu.
İklim şartları da değişti. Küresel ısınma, toplumu suyla, karşı karşıya getirdi. Yağmur birden dökülüyor, seller oluşuyordu. Daha ilk hafta içerisinde, suyun azizliğine uğradık ve çadırımız, eşyalarla birlikte çamura karıştı. El arabalarımızın da işe yaramaz hale gelmesi, bizi bunalttı. Nerede ise araştırmayı bırakmak istedik.
Birkaç gün, yine çadır için dileneceğiz. Öğrendiğimiz şekliyle, konumumuz adına, dikkatli olmalıyız. Sel baskınlarından uzak durmanın yollarını bilmeliydik. Bu konuyu yörenin büyüklerine sormalıydık. Araştırmamızın da amaçlarından biri de buydu.
Köy yerinde akşama kalırsak, bir evin samanlığında uyumayı tercih ederdik. Çünkü başımıza su damlamaz ve çevre evlerden, isteyip bir şeyler alabilme şansımız olurdu. Vadilere inerdik, fakat sel sularından uzak dururduk. Ayrıca dağ yerinde kalmazdık. Orman kenarlarında, heyelandan uzak yerlerde çadırımızı kurardık. Ormana yakınsak ateş yakmazdık.
Yaşamın çilesini çekerken, tatlı yönlerini görmeye çalışırdık. Mevsimlere göre, yaşananları tespit etmeye çalıştık. Kış girmeden odun olayını halletmeliydik. Arkadaş evde kalır çadırda kalmış gösteririz, derken inandırıcı olmayacağımız için bize bakışlar değişir, dedim.
Çadır ve el arabamız kışın zor şartlarında görevini başarıyla yapmalıydı. Bunun için, soğuğa ve kar yağışına karşı güvende olmalıydık. Köylülere yardım eder ve karşılığında, yiyecek alırdık.
Sıkıntılar artıkça hayallerimiz sönmeye başladı. Zorlukları aşamamaya başladık. Çünkü köy yerinde satın alacak tahıl kalmamıştı.
Damda kalmayı düşünsek, soğuk engeli karşımıza çıkardı. Peynir ve turşu kaplarına rastladığımızda ise sahibinden isterdik.
Yaşamımız daldan dala atlayan, kediye numara çeken kargaya benzerdi. Karga gibi köylerde daldan dala gezindik.
Göçerliği açık bir şekilde araştıramadık ama çok veri kaydettik.
Hasan TANRIVERDİ