Giden yılın ardından gelecektir yenisi
Böyle yazmış, dizmiş, düzenlemiş birisi
Temenniler dilekler dökülüyor sel gibi
Gönlümüzde yaşasın yeşil ümit perisi…
Görevlerini asla aksatmayan üç sadık neferdir Ay, Dünya ve Güneş.
Üçü de muazzam bir hiyerarşi içinde görev ve sorumluluklarını milyarlarca senedir yürütmekteler.
Kendi eksenleri etrafında helezonlar çize çize, birbirinin çevresinde muazzam bir uyum içinde dolanarak günleri, ayları, mevsimleri, yılları meydana getiriyorlar. Dolayısıyla ömrümüzün sınırlarını da belirliyorlar.
Hepimizin ortak vatanı olan dünyamızın güneş etrafında dönüşünün bir yıl dönümü daha geldi bugün…
Yılbaşı, bir doğa olayının kutlanmasıdır Nevruz gibi…
Her toplumun kendine has dini ve milli bayramları olduğu gibi yılbaşı da tüm insanlar için kabul edilmiş global bir bayram niteliğinde adeta.
Her başlangıç yeni heyecanlar ve yeni hayaller uyandırır insanların içinde.
Bu güne kadar toplumların bazıları kendi inanışına uygun ibadet ile, kimisi eğlence ve çılgınlıklar ile kutluyordu yeni yılını.
İnsanlar gülmek eğlenmek için bahane arıyor zaten. Milyarlarca insanın birkaç saatte de olsa aynı zaman diliminde, aynı amaçla eğlenmeleri hoşuma gidiyordu evrensel bakış açısıyla bakınca.
Fakat bu yılbaşında pandemi dolayısıyla eğlence dünyası sönük, sokaklar tenha geçecek büyük oranda.
Maalesef, insanlık büyük bir sınav içinde giriyor bu sene yeni yıla.
Biz dileğimizi arzumuzu gönderelim yine de.
Kansız, hastalıksız, gözyaşısız, adaletle, gönül güzelliğince geçecek nice yıllar diliyorum insanlık alemine.
Hayatımın 61. Yılbaşısı…
Atmış Bir defa geçmişim demek ki bu kapıdan.
Bilmem daha kaç kez geçeceğim!
Bu süreyi, duygularımla kontrol ettiğim zaman asla kabul etmiyorum…
Hayır, ben bu kadar yaşamış olamam diyor duygularım. Henüz yolun başındayım, bu merdivenleri ben çıkmadım diyorum… Sonra da dönüp yaşam başlıklarına bakıyorum. Of ne sular akmış köprülerin altından…Değişmeyen tek şey değişimin kendisi tabi ki! Değişimin kendisi yerinde sayarken bizleri hallaç pamuğu gibi attırarak kırk şekle sokmuş bakıyorum da…
Düşünüyorum ve soruyorum şimdi;
Nerde benim sessiz sakin çocukluğum?
Arayışı, sorgusu bol olan; yarı asi yarı uysal gençliğim!
Papatya tarlasına dalarken coşkudan başı dönen kız, nerde?
Seyrettiği her Türk Filmini, onuncu kez bile seyretse ağlayan ben,
Okul tatilinden nefret eden öğrenciyken
Baba delisi, arkadaş delisi, okul delisi kız nerde şimdi?
Yirmi dört saat içinde kırk sekiz saat çalışan anne;
Çocuklarının aşçısı, hizmetçisi, hemşiresi, psikoloğu, öğretmeni, arkadaşı velhasıl her tür sancısı…
Şimdi ise beş torunlu anneanne!
Hayatın gözlemcisi;
Şiir yazan, yazı yazan, resim yapan…
Kalem ve fırçasının hakiki dostu…
Yaşamış ve düşünmüş olduğu her şeyi
Ebedileştirmek isteyen bir yalnız yolcu…
Bakalım ruhumun hangi resmi olacak, tuvalimde sonuncu?