Neleri yaşayacağımızı bilmediğimiz ama en azından neleri geride bıraktığımız bildiğimiz yeni bir güne hoş geldiniz!..
GİTME VAKTİ
Kaçamadığımız şeyler var; büyük mücadeleyle, inişli çıkışlı yollarda, yaşamayı sürdürdüğümüz hayatta.
Örneğin; Ölümden kaçamıyoruz.
Yalnızlıktan, ayrılıktan, sorunlardan ve hatalardan kaçamıyoruz…
Yahya Kemal der ki: “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan… “Mesele, ‘demir almak günü’ nün gelip gelmediğidir.
Anladım ki vakit doldu… Gözlerinde ışıl ışıl ayrılık bakışı var…
Anladım ki vakit gitme vakti. Çıkartmaya çalışıyorum ellerimde dünden kalan sevda izlerini. Kâfi gelmiyor hiçbir uğraşım. En iyisi onu da yüklenip sırtıma öyle gitmeliyim…
Ellerimi cebime koyup ve dilime dolayıp Sezen’den bir şarkı, gitme vakti…
“Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde, gidiyorum kokun halâ üzerimde. Sana korkular bıraktım, bir de yeni başlangıçlar. Bir kendim bir ben gidiyorum.”
Hani bir şey olur ne hissedeceğini bilemez insan.
Bir boşluk oluşur, hani biri gittiğinde, bir ayrılık, bir ölüm de oluşan boşluk duygusu…
O artık dünya ıssızlaştı kimseler kalmadı duygusu…
Umutsuzluk mu?
Mutsuzluk mu?
Hayal kırıklığımı?
Doldurur boşluğu belki ikisi birlikte… Bir yol ayrımıdır gelen… Seçersin bakakalırsın arkaya… Seçim doğrudur bilirsin ama istediğin yönde değilsindir ve mutsuzluk seninledir… Gitmesine lüzum yoktu, papatyalarla, ayçiçeklerini ayırmayı ustam çoban yıldızından öğrendim ben ve umut çiçeklerimi devşirmeyi… Ama yine de bahara bir dilim mavi var, son çeyrek biraz hüzünlü olur.
Olsun tersine akan trenlere raylarında çok umuttan gemi yüzdürdüm ben, bir gün gelip de karşıma çıkınca başkası varsa dilinin ucunda anlatma beni ağlatma, nedendir gitmek karanlık zamana… Beklerken umutsuzca umudumu limanda ve aklıma gelir Ali Deniz’in “UMUT LİMANI” şiiri, dizeleri dilimde…
Sırtlandım yokluğunu, tenime kokunu giydirerek dervişliğe soyundum. Sen hiç gitmedin ki benden, ben hiç yok saymadım ki seni. Bohçamda senli anılarım, gidiyorum. Gitmelerden uzak her gidişimde yine sana varıyorum. Gittiğim uzaklık yine sen oluyorsun… Her gidiş bir dönüş oluyor yaşanmışlıklara. Mazi içimizde bir yaradır, kancalara tutturulmuştur. Kaçmak istedikçe daha çok kanar, gidemeyiz. Sevda kalemle yazılmıyor, silemeyiz. Yürekle yazılan mıh gibi çakılandır sevda. Küllense de kor alevler, lav lav dökülür yine yüreğimize…
Bazen istersiniz de yazmayı. Yazılmıyor… Yazmak İstedikleriniz… Yazayım deseniz de yazılmıyor…
Eller kalem tutmaz… Kalem yazmaz… Gönül söylemez oluyor… Hani haykırmak istersiniz var gücünüzle de ağzınız açılıp ta haykıramazsınız…
Yazmak sanıldığı kadar eğlenceli değildir, çoğu kez derinlerde yüzersin, kâğıda bir şeyler sıçrar, düzeltmelerde bunu ben mi yazdım, nereden geldi, bu bana, diye eşelersin. Kendine kazık atamayacağın bir arenadır yazmak. Yüzleşirsin ve bazen kendi yüzünden tiksinir, bazen de kendini daha başka seversin.
Düğüm düğüm düğümlenir haykırışlarınız da boğazınızda kalır…
Soluksuz kalırsınız…
Nefessiz kalırsınız…
Hani yüreğinizdekileri rüzgâra vurup savurmak istersiniz de savuramazsınız…
Acıları, bunca zaman aldığınız zehiri akıtmak… Boşaltmak istersiniz de boşaltamazsınız yüreğinizden
Çaresiz kalırsınız…
Gönlü yorgun kalırsınız…
Gözyaşsız kalırsınız…
Damlasız kalırsınız…
Silmek isteriz de silemeyiz o sevdayı…
Kazımak isteriz de yürekten kazıyamayız..
İşte o An’lardan… O demlerden birindeyim!..
Silmek isteriz de silemeyiz o sevdayı…
İşte o An’lardan… O demlerden birindeyim!..——Bu demler tanıdık bana. En çok bu anlarda umuda sarılırım… Belkiler çoğalır, belki bir gün, bir an görsem, sesini duysam ‘lar çoğalır. Özlemdir kaleme dökülen, gitmekten öte varmaktır hasrete. Çoğaltmaktır yürekteki özlemi, sığdıramamaktır, avuçlamaktır aşkı. Aşka özlemdir her gidiş isteği… Ama aşk bayramını iki kişiyle kutlar ama cenazesini bir kişi kaldırır… Yüklendim cenazeyi düştüm yollara artık gitme vakti… Hoş kalın, hoşça kalın, belki bir gün, bir vakit, bir yerde karşılaşmak umuduyla…