“Sadece yaşamak yetmez “
“Gün ışığı, özgürlük ve küçük bir çiçek de gerek!” demiş, kelebek…
İnsanlar hızla akıp giden hayatları içinde, bir daha asla yaşayamayacakları dakikaları tüketirken, yaşam mücadelesi içinde koştururken rahat yok mu bu sevgililere? Huzur nerede? Mavi gök nerede?
Sessiz bir çığlıktır aşk.
Hasret, ayrılıkla sarılırken, gözler dalarken boşluğa, adını sayıklarken kimsesiz dillerle, sevgililerin arkasından ağıtlar yakılıyor. Bir ömrün en ıssız yeridir, sevgiliden uzaklaşmak. İçinde umut olan bir yolculuğun başlangıcındaydı kınalı kuzular, belli ki sevgilileri için dünyaya gelmişlerdi. Gözlerinden sessiz süzülen yaşların adıydı ayrılık.
Biliyoruz ki iki tane kuvvetli duygu vardır. Birisi korku diğeri umut.
Huzurla uyanacağım, umuda yol alınan güzel günlere Türkiye’m diyorum hıçkırarak.
Haberleri izliyor ya da dinliyor musunuz?
Anahtar kelimeler; Şehit – şehit- bomba – şehit babası – şehit çocukları- terörist- çatışma – eş zamanlı- ses bombası- roket atar – asker- şarapnel parçası- yaralı -gaz bombası- mülteci…
“Bir hafta sonra eşi doğum yapacaktı.” haberleri ile birlikte, her gün belli sayıda şehit uğurlanıyor. Dün vardı evvelsi gün de vardı şehitlerimiz bugün de.
Şehitlerin Baba ocaklarından; analar, eşler çığlık çığlığa, çocukları suskun, konuşulacak o kadar çok şey varken.
Askere gidenlere kına yakılır, uğurlama yapılır kültürümüzde. Uğurlama son uğurlamaya dönüşüyor her seferinde.
Bir eski Mezopotamya destanında “…yola çıkmak için küçük ayı beklemek gerek…” diye bahsi geçen aydır Şubat ayı.
14 Şubat, hava soğuk. Yılın en kısa ayına konuk olmuş ” Sevgililer Günü”. Sevgililerini kaybeden sevgililer içinse anılardan anılara sürüklenen bir gündür.
Müzik kanallarının dinlendiği kır kahvelerinde bile haber kanalları izleniyor.
Ne tarafa dönsek, kulağımızda anahtar kelimeler,
Sahi siz kahvaltı yaptınız mı? Hepimizin gözü kulağı gündemde, normal haber gibi şehit haberleri. Ekmek arası gibi oldu. Yediğim her lokma boğazımda düğümleniyor.
Vatan sevdamız için, hep bir ağızdan hep bir yürekten ağlayan sevgililere dualarımız.
Hani bir damla da olsa enerjimiz kaldıysa yaşamak adına, Sevgililer Gününde sevgililerini kaybeden sevgililere çevirelim ay ışığı ile birlikte yüreğimizi. Giden de sevgili kalan da. Boğazlarda düğümlenen, söylenemeyen kelimelere yoldaş olan elveda ne zordur.
Üzerine yeni güller bıraktığımız, vatan evlatlarının acı yaşam öykülerinin ardı arkası kesilmiyor.
Unutulmasın, bu vatanda şehit olmaya ait bir inanç ve aşk var. Siirt-Pervari karayolunda, terör örgütünün pusu kurması sonucu şehit düşen Beycur’un cebindeki telefon, cenazesi Siirt Devlet Hastanesi morguna getirildiği sırada çalan telefon. Annenin şehit oğluna ısrarla ulaşmaya çalışması yürekleri dağladı.” Buyurun bir sevgili size. Hem de sevgililerin en vefalısı en cefalısı…
İşte anne! Belki o anda anacığının yüreğine ateş düştü kurşunların ağırlığını hissetti. Çocuğunun sesini duymak istedi. Benimde bir oğlum var, sesini duymadığım gün uyuyamam. Biraz geç açtığı zaman telefonunu kaldırmıyor yüreğim, hemen bir panik. Düşünün; evladının kahpe bir kurşunla öldüğünü kabul etmek ölmeden cehennemi yaşamaktır bence. Allah im bütün şehit ailelerine sabır versin. Onlar bizim sevgililerimiz. Sonra, şehit konvoyu, tepki konvoyuna dönüşüyor.
Annem “Herkesin ocağının başı aydınlık” derdi zaman zaman, hangimizin ocağının başı aydınlık? İlk sevgilimiz vatanımızda.
Ölümler, ölümlere ulanıyor. Hayatlar bağlandığı yerden kopuyor. Sevgililer tarumar oluyor.
40 günde 41 şehit… Ve her gün artan sayı
Cesur bir Anne olarak, daha ötesi evladını kaybetmiş bir anne olarak genç ölümleri ağır geliyor. “Yeter.” demek de yetmiyor.
Savaş; Ölümdür, sevdiklerinin sevdiklerini öldürmektir.
Barış; Yaşamdır, renktir
Ey Sevgililerin Sevgilisi Şehidim!
Siz ışıklar içinde yıldızlara yol alırken; bayramlar, eğlenceler devam ediyor. Köyde büyüdüğünüz topraklarda mevsimler akıp gidiyor.
Eğlence yerleri dolu, şarkılar söylüyoruz. Anacığının yüreği dışında hayat normal akışında. Demokrasiden yana, cumhuriyetten yana. Utanmak az geliyor. Hakkını helal et!
Unuttuk yaşamın acısını tadını veren türkülerimizi;
Kara Üzüm Habbesi
Bitlis’te Beş Minare
Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar
Herkesin bir Zeynep’i vardır ya
Ya Zeynep’im türküsü
Delilo Delilo Destane diye çektiğimiz halaylar nerede?
Oyunlarımızda, halay başında değil, tabut başında herkes
Çocukları, anneleri mutlu etmek zor değildir. Yeter ki acılar olmasın.
Yıl 1939 Yoksul kadınların, un çuvallarından çocuklarına elbise diktikleri fark edilince bazı un fabrikaları çiçekli un çuvalları üretmeye başlamış… Ne desem bilmem ki. Çocukların pırıl pırıl Güneş’e eşlik edecekleri, uyanınca renk katacakları günler olmalı.
Hayat vurmuş mültecilere, ellerinden oyuncaklarını aldığımız, hayallerini çaldığımız savunmasız çocuklar, hayatta kalmaya çalışıyor. Ya karaya vurmuş donmuş, soğuk bedenler. İnsan olarak insana duyarsız kalmak olmuyor, olmuyor, olmuyor…
301 can henüz unutulmadı. Sevgililerin elleri koynunda kaldı. Kalbimize yakın olan insanlara istediğimiz zaman sarılamadığımızda, onları hep dualarımızla kucaklamak nasıl bir duygudur, bilir misiniz?
Sevgililer Günü kutlu olsun. Kimilerinin sevgilisi sadece anılarında. Anılarda iklim soğuk da olsa. Kimilerinin yanı başında, gece karalardan esen meltem rüzgarları gibi.
Her nerede yaşanıyorsa el ele göz göze aşk için çarpan yüreklerden
Aydınlık günlere…