23. Ekim. 2022 tarihinde sabahı Kazdağlarında ADRAMUT DOĞA GEZGİNLERİ grubumla birlikte yürüyüşteydim.
Doğanın insan ve hayvan doğasına sunduğu dağ çileklerini toplayıp tadacaktık.
Çocukluğumun tadıydı o buruk ekşimsi naif tadı olan yemiş. Siz adına “dağ çileği” dersiniz, bense “kocayemiş” derim.
Herkes mutlu mutlu birlikte hafif rampayı çıkmaya çalışıyorlardı.
Bense ilk kez ayak bastığım Kazdağlarının o nadide köşelerini gözlerimi de gezdirirken küçük küçük mutluluk yakalama peşindeydim.
Papatyalar hala gülümsüyordu gökyüzüne…
Dağ laleleri o ipeksi duruşlarını hala soldurmamışlardı.
Yaban çileklerinin sandal ağacındaki o iştah açıcı salınışları karşısında adeta büyülenmiştim.
İçimden ‘işte yeni yeni mutluluklar içiyorum yine,” diye geçirdiğim anda neyi fark ettim biliyor musunuz?
Tek başına olduğumu.
Ne ardımda ne ilerimde kimse yoktu..!
Grup arkadaşlarıma yetişmek için bu kez de koşmak zorunda kalmıştım.
Bir genç kız gibi adımlarım hızlanırken az önce gözlerimde ve fotoğraflarda dondurduğum o mutluluk karelerinin bu enerjiyi verdiğini düşündüm.
Tabi Kazdağlarının saf oksijenin ciğerlerime doldurduğumu da düşünürsek mutluluğum coşkuya dönüşmüştü…
Ben çok mutlu olmuştum.
Gözlerim küçük küçük yakalarken kareleri…
Gönlüm ışıl ışıldı.
Yüreğimse günü sevgiyle karşılıyordu. Asıl mutluluk sevgiden doğuyor. Kaynağı yürek ve onun penceresi gözlerden yayılıyor…
Bana bu satırları yazdırtan doğayı yaratan o yüce güce bin şükür olsun…
Ve geziyi düzenleyen yönetime, mutluluk sinerjisi yaratan grup arkadaşlarıma sonsuz minnet ve teşekkür ederim.
Sevgiyle kalın.
Günaydın
Emine Pişiren/ Akçay