Gerçekler Acıdır.
Hayat bize gerçekleri sunduğu gibi yalanı ve ihaneti de sunar. Kişinin özü ne ise burada kendi payına düşeni alır. Gerçekler dosttur bizlere, yalan ve ihanet ise en sinsi düşmandır. Dostu düşmanı ayırmakta bize düşer.
Gerçekler acıdır ama doğrudur. Bazen hüzün doludur, bazen duygu yüklüdür. Gerçekleri görmek ve onu göğüslemek yaşamın en zor mücadelesidir. Bu mücadele de doğru hedefe ulaşmak tek amacımızdır. Yalanın ve ihanetin geçerliliği uzun süreli olmaz. Yalanı ve ihaneti kabul etmek yerine, acı da olsa gerçekleri kabullenmek insanın gösterebileceği en yüceliktir.
Acı gerçekleri kabullenmek yürek işidir, o yürekte herkeste bulunmaz. Gerçekleri görüp kabul edinceye kadar geçen süre sıkıntılıdır, sancılıdır. Gerçeklerin yerini sahtelerin aldığını görmek ise bir yıkımdır. Hele de bunları görüp elinden bir şey gelmiyorsa, karşı koyamıyorsan işte an acısı da budur.
Ne yapmaya çalışırsan çalış, ne kadar mücadele edersen et başarılı olman çok hem de çok zor. Çünkü düzen dediğimiz insanın yaşam biçimi, bakış açısı o kadar bozulmuş ki anlamak, anlatmak kolay olmayacaktır.
Samimiyet, güven kalmamış, gerçeklerin yerini yalanlar almış, insanlık bitmek üzere. Kim kimi kandırabilirse, kim kimi kullanabilirse rağbet gören onlar olmuş. Herkes bir birinin ayağına çelme takma peşine düşmüş.
İnsanın inancını ve güvenini yitirmesini bir yoksulluk ve kendinden vazgeçmek olarak görüyorum. Eğer affetmek bir yücelik ise kimi nasıl affedeceğiz. Hep söylenir hep ders alınır fakat her geçen gün eski sayfa kapatılır yensi açılır.
Haksızlığın nerde olduğunu görmek, ihanetin kimden olduğunu bilmek sorunlara çözüm de olmaz. Sebebi ise onlar sürekli değişkendir. Bulundukları ortama çabuk uyum sağlar, izlerini kolay kaybederler. Fakat zaman içerisinde su yüzüne çıkar hepsi o zaman altına sığınacak, kendilerine göre sahte gerçekler ararlar. Yanlarına yardımcı bulmakta da zorlanmazlar çünkü onlardan çok vardır.
İyi bilmeliyiz ki her şeyin bir yeri ve zamanı vardır. Öyle bir gün gelir ki ektiğini fazlasıyla biçersin. O zaman eyvah demen de bir işe yaramaz.
İçinde beslediğin umutlarını yaşatmak için ve omuzladığın yükü taşımak için gece olursun, gündüz olursun, yağmur olur, rüzgâr olursun ama fayda vermez. Seni sana bırakmazlar. Kendini adam sananlar başköşede yer alırken sen gerilerde kalırsın.
Sahte gerçeklerin altına sığınıp kendine taraf bulan düzenbazlar boş gürültüleri ile söndürür senin ışığını.
Sen karanlıkların ne anlama geldiğini, bedel ödemenin ne olduğunu bilirsin. Vefayı, vefasızlığı da bilirsin. Bilmesine bilirsin de senin bilmen yeterli olur mu asıl sorun burada işte.
Her şeyin çığırından çıktığı bir dönemde yaşıyoruz, çılgınca yetişen bir nesle bunu anlatmanın ne kadar zor olduğunu ve ne kadar kabul göreceğini tahmin bile edemezsin. Ulaşabileceğin yere gelmek o kadar kolay olmayacaktır. Hayalperestlerin içinde gerçekten yana olmak, sevgiye karşı saygıyı bulabilmek, yolu bilmeden karanlıkta yürümek gibidir. Doğru olanda o karanlıkta yolu bulup devam edebilmektir. İşte o zaman gerçeklerin acı olduğunu fakat sonucun tatlı olduğunu daha iyi anlayacaksın.