Açtığı fotoğraf sergisine “İçimdeki Doğa” ismini vermişti. İçimdeki doğa resim sergisinin mimarı kendi çapında gezgindi. Gezgin, “Doğayı geniş açıyla sabitliyorum.” Diyordu.
Boynunda fotoğraf makinesi dolaşıyordu. Önüne çıkan ne kadar değişik insan, hayvan varsa resmini çekiyordu. Gezgine kim ne sorarsa sorsun, geniş açıyla çekiyorum diyordu. Geniş açıyı kimse anlamıyor, ayrıca teknik olarak ona ne kazandırdığını da bilemiyorduk.
Gezginin fotoğraflarına baktığımızda, “Geniş açı” diyoruz. Bundan sonra fotoğrafın adı geniş, gezginin adı da geniş açı olarak anılmaya başlandı.
Geniş açı, tipik bir insandı. Bir mağaraya girmiş, mağarada ne varsa çekmiş. Sonra da mağarayı girişinden itibaren sergilemiş. İlginç görüntüler de elde etmiş. Özellikle mağaranın iç kısmındaki sarkıt ve dikitler görülmeye değerdi. Çekimlerini de öyle güzel yapmış ki, önünde sanki canlı gibi duruyor.
Mağaranın tavanından damlayan suların oluşturduğu su birikintileri cam gibi parlıyor. Bu görüntüler yüzyıllar öncesinden oluşmuş. Gerçekten insan şaşırıyor. İç kısmın havası sanki özel olarak serinlendirilmiş.
Geniş açı, mağaradan sonra doğa olaylarından yangına kafayı takmış. Orman yangınlarını çekmek esas amacıymış. Geniş açıya diyorlarmış, hayal mi kuruyorsun. Kim ister yangını, geri dönüşü olmayan bir olay, Allah göstermesin.
Akdeniz ve Ege bölgelerinde bir iki yangını orman müdürlüğünün hazır fotoğraflarından almış. Ben çektim derse de inanılacak tarafı yoktu. Yangın konusunu iyi işleyemediğine üzülüyordu. İzmir’e gittiği bir gün ilçelerinden birine çıkan yangını görüntülemiş ve hem üzülmüş ve hem de sevinmişti.
Karadeniz’de çiğ kopması olayına rastlamamıştı. Sel için gittiği bir yerde küçük bir heyelanı fotoğraflamıştı. Geniş açı, fotoğraf çekmese de konuşuyordu. Gece gündüz geziyordu. Yağmur sonrası sahil kasabalarına yakın köprülerde bekler suyun gelişini çekerdi. Sel suyu biraz fazla ise gerçekten dönerek geliyordu. Derler ya kütük yuvarlıyor gerçekten öyle bir akışı var ki, dönerek önüne ne katarsa sürükleyip götürüyordu.
Böyle bir selin çekimini inceleyen uzmanlar, selde bir görünüp bir kaybolan adamı görüyorlar. O görüntü dehşet bir olaydı.
Geniş açı, arada dağ ve kar olayını tutturuyordu. Fakat olayları yakından görüntülemek tehlikeliydi. Görevliler onu olay yerine yaklaştırmazlarmış. Geniş açı ise kaçak girmeye çalışırmış. Böyle bir kaçak çektiği fotoğraflarını gördük ve çok beğendik.
Geniş açı, koşturuyor ama nerde ise zafiyet geçirecekmiş. Bir deri bir kemik almış. Hâlâ koşturuyormuş. Bir defasında hortumu görüntülemiş. Görüntüledim fakat canımı zor kurtardım, demiş.
Sırtı kamburlaşmış, elmacık kemikleri çıkmış ve gözleri içeri batmıştı.
Dağ köyünde iş makinasının dereye yuvarlandığının fotoğrafını çekmişti. O fotoğraf makinist ona canlı olarak poz vermiş gibiydi. Dereye tepeden bakan büyük kayanın üzerinden selin en az beş kilometre uzunluğundaki görüntüsünü çekmek isterken, kayadan sel yatağına kendisinin düşmesini hayalde olsa biri görüntülese tarih yazmış olurdu.
Geniş açı, sel sularına mı kapıldı yoksa kayadan düşme sonucu olarak mı parçalandığı bilinemedi.
Doğa gezgini, geniş açısıyla doğa kurallarını uygular anlamındaki bilgiyi belki de hiçe saymıştı. Fakat canıyla ödemişti.
Gezginin “İçimdeki doğa” sergisi arada sahneye çıkıyor ve değeri daha iyi anlaşılıyordu.
Hasan TANRIVERDİ