Gençlik, bir milletin yarınıdır. Geleceğin teminatı, emanetçisi ve içinde doğdukları toplumun taşıyıcısıdır. Gençliğin yetişme çağında aldığı eğitim, gelecek kuşaktaki toplum rengini belirleyen en önemli unsurdur. Bir milletin can damarlarında akan kan olan gençlik, olumlu ve olumsuz anlamdaki bütün potansiyel enerjiyi sinesinde barındırabilen bir yapıya sahiptir. Nasıl bir yol takip edilirse, o şekilde bir sonuçla karşılaşmak mümkün. ‘Ne ekersen onu biçersin’ atasözünde ifade edildiği üzere, bir toplum kendi kişiliği ve geleceğini gençlik aynasında görebilir. Bu bağlamda gençliğin eğitimi, kültürel donanımı, karakteristik yapısı ve inşası çok önemli bir konu haline gelmektedir.
Türkiye gençliğinin sonunun iyi gittiği söylenemez. Bugün genel fotoğraftan okunan tablo şu: Elinde son model cep telefonu, kulağında sesi bangır bangır çıkan hareketli bir parça çalan müzik çalgıtı kulaklığı, saçları şekilden şekile girmiş, giyiniş tarzı itibariyle uçuk bir tarz tutturan, daha doğrusu içinde bulunduğu buhranı, bunalımın resmini veren bir şekli yansıtan giyim tarzı ve garip bir eda ile yürüyen bir genç portresi karşımıza çıkmaktadır. Ne amaçla müzik ve sanat icra ettikleri anlaşılmayan, sözüm ona şarkıcı tiplemelerin uyduruk kaydırık bağırışlarla besteleyemediği sözleri yüksek ses, gürültü ve müzik ritimleri ile bastırma gayretinin baskın çıktığı parçaları dinleyen, onların giyim, konuşma ve davranış tarzlarını taklide yeltenen gençler, yarın için ne vaad edebilir? Bu manzara Türkiye’nin yakın gelecekteki felaketinin fotoğrafı değil midir? Kitap okuma, kendini yetiştirme, bir alanda meslek sahibi olma ve derslerini takip etmenin yerildiği; sürekli dans, eğlence, müzik, bel altı zevkleri faal halde tutma ve çıldırma merasimlerini andıran futbol maçlarını takip etmenin öne çıkarıldığı bir toplum yapısından daha ne beklenebilir.
‘İslam Aleminin Gerileyiş Sebepleri’ başlıklı yazıma yapılan bir yorumda, şahsımın gençliğe uyuşturma, uyutma ve sahici amaçlarından yüz çevirme araçları şeklinde daha çok kullanılan ve ön plana çıkarılan müzik, futbol, seks ve eğlence unsurları için faydalarını bilmediğim ithamı verilmeye çalışılmış. Elbette futbol, müzik, seks ve eğlence gibi hususlar, insanlar için bedenen ve ruhen dengeli kullanıldığı takdirde faydalı araçlardır. Bugün dünyayı yöneten güçler, kendi kirli oyunlarına çomak sokabilecek müthiş bir potansiyeli barındıran gençlerden çekindiği için onları farklı şekilde oyalama gayretine girmiş durumdadır. Bugün aileniz ile beraber mütedeyyin kanallar hariç -belki bir nebze onlar da dahil- yüzünüz kızarmadan televizyon izleyebiliyor musunuz? Bugünkü kanalların ekserisi insanın şehevi duygularını açık ya da satır aralarında tahrik edip sadece ona bağımlı kılmıyor mu? Dünyada var olan gelişmeler hakkında hangi genç iki laf edebilir? Bunun yanında tüm ehil ya da değil sanatçı yada futbolcu isimlerini, olaylarını ve gelişmelerini birebir herkes bilebiliyor.
Anadan üryan, insanın normalde yatak odasında dahi giymekten ictinab ettiği kıyafetlerle bayanların boy gösterdiği televizyonlarda, sanat adı altında insanı isyana, haddi aşmaya, dünyayı fuhuş ve seks bataklığına çevirmeye, serkeşliğe ve dibe vurmaya çağıran, öyle motive eden ve futbolu bir araç olmaktan ziyade amaç kılarak, insanların hayatlarının tüm alanlarında onu konuşur hale gelerek cinayet işlemeye, küfür etmeye ve vurup kırmaya yönlendiren dünyada gençlik adına bunlardan şikayetçi olmak anlamsız bir çıkış mıdır, ya da bunlardan dert yanmak faydalarını bilmemek midir? Belki yazıda uzun uzadıya bunları açıklamadığımız için haklı olarak tepki verebilirsiniz ama yazının genel temasından ifade edilenler çıkarılabilirdi.
Her türlü aracın meşru, ihtiyaca binaen ve makul değerler ölçüsünce ifa edilmesine kimse karşı çıkamaz. Bu savunulduğu takdirde zihin beceri düzeyinin normal oluşundan şüphe duyulması gerekir. Bizim kastımız bunların amaçları dışında kullandırılarak asıl hedef ve çizgiden saptırılmasıdır. İletişim araçları vasıtasıyla gençliğe aşılanan temel mesaj şu: Zevklerini tatmin etmek için hiçbir sınır tanıma. Her bakire kız senin için kirletilmeyi bekleyen bir partner adayıdır. Onun tadını alınca bir diğerinin kucağına atıl demiyor mu? Futbolcular bir ilah mesabesine sokulup statlardan mabet diye bahsedilmiyor mu? Sanatçılar için insanlar İlah yakıştırması yapmıyor mu? Onlar için konserlerde insanlar birbirlerini bıçaklamıyor mu? Bütün bu sorular ve cevapları bizim asıl meramımızı anlatmaya yeterdir diye düşünüyorum.