Anlaşılmak bir ihtiyaçtır. Bu derinliğin gömüldüğü yer de insanlığın açılımıdır. Kümeleşmiş duyguları temellendiren üçlü dayanışma (sabır, güven teslimiyet) iletişim sorununu ortadan kaldırır ve güç duygusu ile pekişir anlamanın güzelliği ve zenginliği. “Anlamak, sevmenin olmazsa olmaz kuralıdır.” der, Abraham Maslow. Ve burada başlar insanın iç yasası. İçinde sevginin savunması olan yaşam durağı. Sahipleniş ve emek nefesi. Denetim yolculuğunda, yaşamı sevgi ile kontrol etmek, haz saçağında dinlenmek gibidir.
Gençliği bir çatışma dinamizmi, mevcudiyetin dışında harekât gibi değerlendirmek yerine ortak dil oluşturup, fikir alışverişinde bulunmayı denemeliyiz. Tabiatından dolayı akışkan, heyecanlı, tepkili, itirazları ile hâkimiyeti sağlamaya çalışan her seferinde bu ince çizgide kaybolan gençlik, anlaşılma çabasını da elinden bırakmıyor. Hal ve hareketleri ile doğru nedir diye soruyorlar, lakin doğru cevabı bulamıyorlar. Özetle gençlik, dayatma bir iletişim dili istemiyor. Gelenekçi kültürü eleştiren, buna mukabil yön bulma çabasında olan gençliği, dinlemeliyiz. Eğer gençler ile aramıza set çekersek yarını karmaşık bir ülke oluruz. Anlaşılma çatısı altında toplanıp, gençliği çözümlemek istiyorsak, değer yargılarını taşıyan bir iç zeminde buluşup, hakikatin gövdesini oluşturmalıyız. Batılı yaşam özentisinin, öz kültürden çaldığı o kadar çok şey var ki! Tüketim ve hız atıştırmalı, heyecansız ve manasız bir yaşamın dikte edilişi, gençliğini kaybetmeye hazır bir toplum demektir. Üç dört dil bilmek, en iyi üniversiteyi bitirmek, gençliğin donanımı için yeterli değil. Bilgiden sonra analize geçerek verim haritasını oluşturmak asli ihtiyaçtır. Bu bağlamda potansiyel enerjiyi kullanmak için alt yapıya ihtiyaç Var. Gençlerimiz ilgi, alaka, takdir ile beraber somut şeyler de görmek istiyor. Ailesi, eğitimi, toplumu, kültürü ile kavgalı bir nesli alkışlıyoruz, onların iç dünyalarına girememekle. Gençlik demek yeni bir oluşumun temelidir. Şefkat duygusu ile sağlamlaşan, içsel yolculuğumuz anlaşılmanın tanış dokusu ile tamamlanacaktır. Anlamak, kazanmanın ipucudur. Kültürümüzün köklerine sarılı bir gençlik; aydınlık, üretken, girişimci özü ile bütünleşmiş bir toplum demektir. Yarının Türkiye’si özverili bir şekilde yetiştirdiğimiz gençlere emanet edilecektir. Genç dokuyu canlı tutmak için, gençlerin yanında olmalıyız. Nefis ve dünyevi lezzetlerden oluşan kör bir yaşam ağını arkaya atarak temiz bir nesil için, özverili bir hayat yumağına sarılmak, insani görevimizdir. ‘İstikbal şu iki kelimede gizlidir! Ümit etmek ve sabırla beklemek! Diyor Alexandre Dumas. Çocuklarımızın dünyasına girip, onları takip etmeliyiz. Konuşma, dinleme ve anlamadan oluşan bir bağ oluşturmalıyız. Sanal dünyaya teslim olan ilişkiler, hastalıklı bir ruh yapısı ile gelişir. Gençliği tüketen sanal çukuru, bire bir kurduğumuz sıcak temaslar ile kapatabiliriz. Aile içinde söz hakkına sahip bir çocuk, ileri ki yaşlarda istişare modelini yaşamına taşıyacaktır.
“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, Alçak bir ölüm varsa eminim budur ancak!’ diye haykıran Mehmet Akif’i gönül gözü ile anlamak, yarının yaşama sanatıdır…