George Friedman’ın GELECEK 100 YIL isimli kitabından gelecekteki fay hatları konusunda alıntılar yapmaya devam ediyorum.
Kitaba göre, günümüz itibariyle yüzyılımızda sorun çıkması muhtemel beş bölge var: Pasifik Okyanusu, Avrasya, Avrupa’nın Gelecekteki Durumu, İslam Dünyası, Meksika ABD ilişkileri.
Bugünkü konumuz bu fay hatlarından Avrupa. Yazımın bundan sonrası ilgili kitaptan…
Avrupa Avrupa
Avrupa imparatorluğunu kaybettikten ve iki dünya savaşı yaşadıktan sonra hala kendini yeniden organize etme sürecinde ve birliğin barışçıl olup olmadığını zaman gösterecek.
Avrupa, imparatorluğuna yeniden kavuşamayacaktır elbette, ama ülkeler arası savaşların yeniden başlayıp başlamayacağı garantisinin incelenmesi gerekir.
AB’nin yıllık bütçesi ABD’den 1 Trilyon $ daha fazla, bu kadar zengin bir bölgede sorun çıkma ihtimali yok gibi gözükse de bunun garantisi yok.
Avrupa 4 bölgeden oluşmakta
1. Atlantik Avrupa’sı: geçen 500 yıl boyunca büyük güçler olan, Atlantik Okyanusu ve Kuzey Denizine kıyısı olan ülkeler: İngiltere, Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda…
2. Orta Avrupa: 19. Yüzyılın sonlarında modern ülkeler olarak ortaya çıkan Almanya ve İtalya. 20. Yüzyılda iki dünya savaşı da onların ulusal çıkarlarını koruma iddiaları yüzünden ortaya çıktı.
3. Doğu Avrupa: 2. Dünya savaşında Rusya tarafından işgal edilen ve sonrasında ulusal devletlerine kavuşan Baltık ve Karadeniz arasındaki ülkeler.
4. İskandinav ülkeleri: İsveç, Norveç, Finlandiya.
20. yüzyılın ilk yarısında Atlantik Avrupa’sı dünyanın imparatorluk kalbiydi. Orta Avrupalılar sonradan gelerek meydan okuyucu olarak ortaya çıktılar ve iki dünya savaşına sebebiyet verdiler. Almanya 2. Dünya savaşında yenilince Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa ve ABD tarafından işgal edildi.
Almanya Sovyetlere karşı ABD ve NATO için gerekli bir ülke idi. iki dünya savaşının da Alman gücünün büyümesi yüzünden çıktığına göre, güçlene yeni bir Alman ordusunun. Bir Dünya savaşı çıkarmayacağını kim garanti edebilirdi? Bunun üzerine yeni Alman ordusu NATO’ya alındı, ABD komutasına verildi (ABD)’nin mandası oldu ve öyle devam ediyor) ve ülke olarak da AB’ye dahil edildi. Sorun şimdilik çözüldü…
Özetle amaç Federal bir Avrupa oluşturmaktı, NATO ve AB süreci adım adım yönetildi: egemenlik (yerel konularla kısıtlı olarak) üye ülkelere bırakılacak, Avrupa savunma dış politika gibi alanlarda bir merkez hükümet tarafından yönetilecek, serbest ticaret bölgesi ve AB parası oluşacak…
Şimdilik savunma NATO tarafından yürütülüyor, tüm AB ülkeleri NATO üyesi değil, Avrupa artık savaş istemiyor ve zaten buna gücü de yok. AB’nin yüzeysel görüntüsü altında eski milliyetçi tavırları bazen kendini gösteriyor ama fazla baş kaldıramıyor.
Bu nedenle; AB’nin jeopolitik anlamda çok uluslu birlik olduğu da ABD ya da Çin gibi bir tek ülke olduğu da söylenemez. AB bir ulus devletler toplumudur.
Rusya kısa vadede Avrupa için stratejik bir tehdit haline gelebilir. Rusya’nın istediği Avrupa’yı istila etmek değil, sadece eski Sovyetler Birliği topraklarında etki alanını genişletmek ve savunma alanını güçlendirmek için kontrolü ele geçirmektir.
İki Dünya savaşı sonrası kayıplarının şokundaki Avrupa için, Rus tehdidi birincil fay hattıdır. Ayrıca islam ülkelerinden gelecek göçler iç huzursuzluk olarak sorun olabilecektir.
Kısa değerlendirmelerim:
AB ülkelerinin abisi Almanya’dır, Almanya’nın göbeği ordu vb. sebeplerle ABD’nin elindedir.
Ortak savunmanın ABD kumandasındaki NATO tarafından yapılıyor olması, AB’nin ABD’nin gölgesi olarak yaşamaya devam edeceğini göstermektedir.
Rusya’nın sürekli açılma isteği karşısında AB ülkelerinin tek tek veya birlik olarak kendilerini savunma veya karşı taarruza geçme ihtimali sıfırdır, dolayısıyla bu yönüyle de ABD’ye bağımlıdırlar.
İngiltere ABD’nin AB’deki maşasıdır. Birlikten ayrılmasını hala anlayabilmiş değilim. Acaba, AB’nin başında Rusya sopası varken maşaya da ihtiyaç kalmadığı düşüncesi mi oluştu?, bunu zaman gösterecek.
Bu almanlar enteresan bir millet, Trump böyle aşağılamaya devam ederse küllerinden yeniden doğmayı daha fazla isteyebilirler, bunu yaparlarsa da bu sefer tek başına değil birçok AB ülkesiyle beraber yaparlar, bana göre böyle bir ihtimal yazarın düşündüğü kadar zayıf değil. Kasılmaya gerek yok yani…
Asıl söylenmesi gereken şey: AB’nin yeni bir ABİ’ye ihtiyacı var, Türkiye neden olmasın
GÜÇLÜ EKONOMİ, GÜÇLÜ DİPLOMASI, GÜÇLÜ ABİ= ADALETLİ VE HUZURLU DÜNYA…