Geleceği yaşamak isterken de birtakım kaygıları, hissederiz. Böylece kişiliğimizle ilgili sosyal olumsuzlukların da farkına varmış oluruz.
Yaşantımızdaki sosyal olumsuzluklar, zamanla iyi yönlü davranışa evrilebilir. Algılarımız sayesinde ruhumuzu saran, kaygıları hafifletip ortadan kaldırma, fırsatını buluruz. Bu durumu fark etmek iyimserliğin kattığı bir meziyettir. Bu meziyet iyilikten yana bilgilerin de ortaya konmasıyla güçlenecektir. Güçlü duygular, beden sağlığıyla ilgisi ele alınır ve aşırıya kaçmadan, geleceği yaşamaya uyarlanır.
Çevresel etkiler, ruh ve beden sağlığına etkirken, yaşananlar, koruma ve beslenmeyle ilgiliyse, sağlık elemanının gözünden kaçmadığı görülecektir. Sağlıkçı tansiyon, böbrek, kan ve sinir gibi problemler sayarsa, geleceği yaşamanın bir yararı olmayacaktır.
Vücut öyle bir alem ki, kendini dışa kapatıp problemin çözümünü iç aleme havale eder. Birçok etkenin kaygılar yarattığına inanılır. Bu durumda iç alemle ilgili, yabancı etkenlerden uzak durulması gerekir.
İnsan beyni, iyi yönlü davranışlar geliştirerek, sağlıklı bir yaşantı kurar. İlkeli ve düzenli zaman geçirilir ve elde edilen moralle, daha dinç kalınır. Vücut yıllar geçmesine rağmen, yine de çökmeye geç başlamış olur.
Sağlık elemanının, ruhu alt üst eden açıklamalardan kaçınması gerekir. Kişinin geleceğe olan isteği onu aynanın başına yönlendiriyorsa, değişikliği açıkça görür. Aynanın bastırılmış karakterleri yansıtması ruhun gücüne olumsuz etki yapar. Bu etki yaşlılığa bağlı olarak kendini ele verir.
Gelecekle ilgili ortada hiçbir şey yokken, duygusal yönden ifadeler kullanmak yaşanacaklara ilkel yaklaşım demektir. İlkel hisler, ruhun çökmesine azmetmiş kara dumandır. Sağlıkçı iyi günlere ait yolculuğunu başlatırken, işini bilmeyen demirci ustasının eline aldığı eğeyi biletmek isteğiyle sallaması gibi gelişi güzel gözlem yapmamalıdır.
Masada oturan doktor, çay içerken, gelecek hissiyle zihni alt üst olabilir.
Hasan TANRIVERDİ