Adliyeden emekli olmuş, arzuhal yazan bir kişiyle görüştüm. Bursada bir yılda boşanma davası açanların sayısı on üç bini geçmiş.
Kendisine bir erkeğin geldiğini, hanımı tarafından oklava ile dayak yedikten sonra, silahın kabzasıyla kaşını yaralayan bir kadından şikayetçi olmak üçin dilekçe yazdırmış.
Bu tür dilekçe yazdıranların sayılarının arttığını, kadın ve erkek şiddetinin çoğaldığını, bütün bunların dini bilmemek ve yaşamamazlıktan ileri geldiğini yakına yakına anlattı.
EVET; “Kadına Şiddet”ten bahsedip, tek taraflı düşünen ve erkeklere yapılan şiddeti görmemezlikten gelen cüce beyinler şov yapmaya, gösteri yürüşlerinde boy göstermeye ve istismara devam ededursunlar, toplumun geldiği hal bundan ibarettir.
Ahlaki çöküntü, tevhit değerlerine saldırı, alay, cehalette ısrarlı olmak ve “Kul” olmanın değerini ve mesuliyetini bilememek; isyan ateşini körüklemekte, feryatlar yükselmekte, olaylar zinciri tekerrür etmekte, Şeytan’ın uşakları, Cehennem yolcuları çoğalmaktadır.
Kadına, Yaradan bir özellik vermiş, sâliha hatunların ayakları altına Cennet’i sermiş, büyük müjdeler vermiştir.
Sağlam temeller üzerine kurulan bir ailede; ana ve babanın yerleri belli, sorumlulukları sınırlanmıştır. Edeple, ahlakla, emir ve nehiylerle çizgileri belirtilen ana/babanın, geleceğinden endişe edilmez, sağlam nesiller yetişir. Haramın, helalin, günahın, sevabın ve Yaradanın emirlerinin/nehiylerinin bilinmediği, yaşanmadığı ailelerin, insanların hali bellidir.
Adalet Sarayları yapıladursun, binlerce mahkeme kuruladursun, hakim, savcı ve diğerleri yetiştirilebilsin, okullar her yıl binlerce mezun versin, tevhit ve vahiy değerlerinden uzak kalınırsa, toplumun hali bundan başka olmayacaktır, olmaz, olamaz…
Kadının, toplumdaki yeri bugün bellidir.Dergi kapaklarında, gazete ilavelerinde, televizyon ekranlarında, dizi ve filimlerde, bilmem hangi konser ve etkinliklerde meta olarak sunulan, dişilik özellikleri menfaat haline gelen kadın ne haldedir, başına neler gelmektedir, meydanda…
Rüzgâr ekilen yerlerden, elbette fırtına biçilir. Boş tarlaları diken ve zakkumlar istila ederse, gül beklemek hayel olur.
“Sizden bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, Sâliha hatun, Gözümün nuru namaz” diyen İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimizin daha nice Hadislerinde; sâliha hanımı, hatunu, el üstünde tutulan büyük bir değer olarak görüyoruz. O’nu küçülten, alçaltan, ahlaksız çukurlara, bataklıklara düşüren, meta olarak kullanan baronların, devirimcilerin, cüce beyinlerin, Akl-ı Evvellerin ahkâm kesmesi, fetva vermesi, kadına şiddetten bahsetmesi bir masaldan ibaret olup, oyun ve tuzaktan başka bir şey değildir.
Hazreti Adem, Havva ile başlayan insanlık tarihinde kadın ve erkeğin geçirdiği devreler, tarih olan olaylar, bize eser kalan menkabeler bellidir, okumak ve anlamak gerekir.
Türkiyede bulunan binlerce genelev, bar, pavyon, gazino yanında müstehcen yayınlar, porno/erotik dizi ve filimler, içimize sokulan kadını düşürücü sözler, namus ticareti, iffet pazarlaması neticesinde kadının, ananın, hatunun ne hale geldiği bellidir. Çağdaşlıktan, medeni olmaktan, ilkelerden bahsetmek gülünç olmakta, zarar vermektedir.
İslamın emir/nehiylerinden payını alamamış, yaşamamış kadın, erkek ve ailelerin neticesi bugünkü çirken manzaralardır, arzuhalcinin anlattıkları gerçeklerdir, biline.
Herkes şikâyetçi, hepimiz karamsar ve yeis içinde bir bataklıktayız sanki…Çaremizi araştıranlar, söyleyenlere kulak asmıyoruz. Olaylar kapımızı çaldığı, başımızda karabulutlar dolaştığı zaman feryadımız yükseliyor, aman!lar başlıyor.
Yazımı yine bir şiirimle bitireyim:
ŞİKÂYET
Bozuk düzen cemiyet, olur ise sen düşün,
Olmaz ise emniyet, zordur, bilesin işin,
Parmak ile kemiyet, nefsine batır şişin,
Manzarada deniyet, sor nereye gidişin?
NE OLDU HALİMİZE, MAZİYE BAK, İBRET AL,
BAK HARAM FALİMİZE, KIRILDI KOL İLE DAL.
Doğru/Eğri yanyana, Haram/Helâl bitişik,
Para gitti ganyana, Hayat/Memat değişik,
“Cadı” oldu kaynana, dahası var, ilişik,
Lafla dolu tantana, sözüm ona gelişik.
KARMAN/CORMAN ÇAĞDAYIZ, MEDENİ/CAHİL BELLİ,
İKİ ELLE YAĞDAYIZ, GÖSTERİŞ KELLİ/FELLİ.
Yazar neleri yazar, şair neleri söyler?
Haram yiyenler azar, ne halde şehir, köyler?
Kim kime çukur kazar, umudu kimler düyler?
Fikirler mezat pazar, kâmil neyi harceyler?
SAPLA/SAMAN KARIŞTI, AYIKLA GÖZÜN VARSA,
SARHOŞ/AYIK BARIŞTI, KULAKLARIN DUYARSA.
Aldanma zâhirine; maya esas, önemli,
Güven sen mâhirine, zaman dönem dönemli,
Bırakma tehirine, tebliğ olsun söylemli,
Dipdeki zehirine, kavga olur eylemli.
ZARF BAŞKASININ OLSUN, MAZRȖBA VER SEN ÖNEM,
GÖNÜL SEVGİYLE DOLSUN; KAPI AÇ, DÖNEM DÖNEM.
Bu dünya bir istasyon, yolcular gelir/geçer,
Kader yazıyor en son, hızar olurda biçer,
Gonca dikenine kon, sâbır iksiri içer,
Ağustos sıcakta don, nefis her şeyi ister.
KİMLER GELİP GEÇTİLER, KABRİSTANA GİT DE SOR,
HANGİ YOLU SEÇTİLER, OLDULAR NÂR İLE KOR.
KEMÂLİ zevâldeyiz, Kıyamet’in eşiği,
Sorsana ne haldeyiz, kim sallıyor beşiği?
Cümle âlem dildeyiz, iplik saran teşiyi,
Mazimizle ȇldeyiz, Tarih olan her şeyi.
ÜMMETTEN BİR CEMAAT, ÂDİL HAKKI TUTACAK,
BELKİ YARIN KIYAMET, İMANLAR KURTARACAK.