Gün/aydın dostlarım…
Kollarını aç ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben… Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Uyanmak ve silkelenmek zamanıdır sabah, en koyu gecenin ardından… Güne uyandıran, nefes aldıran Rabbimize şükürler olsun dostlarım…
GECENİN ÇINLAMASI
Dönem dönem hepimizin uyku problemi çektiği zamanlar olmuştur. Özellikle geceleri kafamızın içindeki düşünceler bir türlü rahat vermez.
‘Ona keşke bunu deseydim, bu niye böyle yaptı?., Neden böyleyim?’ gibi sorularla sürekli geçmişi sorgular ve ardından önümüzdeki günü de gözden geçirmeye başlarız ve nedense bu genelde geceleri olur. Bu yüzden de uykusuz kalırız. Bir de bu aşırı düşünme haline uykusuzluk eklenince daha da çekilmez hale gelir her şey…
Uykunun hafif hafif bastırdığı, göz kapaklarınızın hafiften kapanmaya başladığı bir anda hiç vakit kaybetmeden yattınız. Saat de çok geç değil; uyumak için erken de değil. Şimdi uykunun tam vakti… Yaşasın, şimdi güzelce uykunuzu alacaksınız!
Gözünüzü sımsıkı yumup uyumak için direnirsiniz…
Uykularda ki sessizlik ve dinginlik gibi huzur ister insanoğlu. Kimisinin uykusu bile cehennemdir bilemez. Şöyle bir durup sakince düşündüğümüzde uyku ve uykunun getirdikleri insana ne denli mutluluk veriyor. Lakin rahat uyku uyuyamayanlara ne demeli. Hadi bir gün, iki gün derdi olur ama her uykuyla karşılaştığında mı korkular içinde kalır ve irkilir. Kimi uykusuzluğu aşk getirir, kimisini saymakla bitmeyen dünyevi dertler. Bazen insanı bir sinek bile uyutmazken o sinir bozucu vızıltısıyla, bazen de istese de uyuyamaz insan dünyanın en iyi yatağıyla. Ruhani rahatlık önemlidir uyumak için ve kafaların serin, boş olması için. Her ne kadar insanlar düşünmek istemese de maziyi; başından geçen kötü bir olayı. Birden yıldırım gibi düşüverir düşüncelerimizin en ücra köşelerine ve nasıl bir şeydir bilinmez ama o ücra yerlerdeki anılar, kötü düşünceler anında kafamızın her yanını kaplar, ele geçiriverir. Belki de insanı uyutmayan, unutturan ve somurtturan “bir düşüncedir” sadece…
Karanlık bir gece, yol görünmüyordur, yürürsünüz dikenlerin üstünde…
Bir söz gelir aklınıza; “her tarafı gece olan birini karanlıkla korkutamazsın” diye karanlığı da, dikenleri de alıp yürürsünüz gece, zihninin bulanıklıkları içerisinde.
İçinden çıkamadığınız düşüncelere esir olursunuz. Uyutmaz karanlık sizi gece ve uyuyamaz yürürsünüz… Ses çıkaramazsınız gece, her yerdelerdir karanlık düşünceler, her yerde bu gece…
Gecenin karanlığı, okyanusun dibinin karanlığı ve balığın karnının karanlığı, gemide çekilen kuraların üçünde de Hz. Yunus’un çıkması sonucu, denize atıldığında kaldığı üç karanlığın ortası.
Uyutmaz karanlık sizi gece boyu ve uyuyamaz yürürsünüz dikenlerin üstünde…
Kulağınızda “Barış Manço’nun – Hatırlasana şarkısı”, odanızda tüm ışıklar kapalı, kapkaranlık zifiri…
Sen karanlık, oda karanlık zihnin simsiyah bu gece…
Eşlik eder Barış Manço size, sizde yürürsünüz dikenlerin üzerinde paramparça ayaklarınızla, dikenler batmış kırık kalbinizle, zihninizin bir ucundan bir ucuna yürürsünüz gece.
Bir ses vardır içinizde bas bas bağırıyordur size. İçinize attığınız o sesler birikmiş çığlık olmuştur artık.
Gitmek lazım azizim diyordu size, gitmek lazım bazen, yürümeden koşar adımlarla gitmek lazım, gönlünüzün alamadığı dolduramadığı huzursuzluklardan bir an önce gitmeniz lazım.
Ve ölüm sessizliğiyle tekrar gözlerinizi kapatmaya çalışırsınız…
Çünkü uyumanız gerekiyordur, sabah erken kalkacaksınız. Tam da vaktinde yattınız, uykunuz da vardı az evvel ama. Hangi ara gitti bu uyku? Daha fazla sıkarsınız gözlerinizi, yorganı başınıza kadar çekersiniz.
Aklınıza bir şey takılır, sonra bir şey daha, bir tanesi daha…
Uyumaya çalıştığınız bu süreçte aklınıza derin düşünceler yığılır. Gün içerisinde yapmayı unuttuklarınız, planladıklarınız ve daha fazlası… Geçmişte yaşananlar, gelecek planlarınız, yarın yapacaklarınız… Her şey bir büyük dert olup içinden çıkamadığınız düşüncelere sürükler sizi.
Siz bu derin düşünceler içerisinde boğuşurken bir merak gelir de aklınızın başköşesine oturuverir. Hiç alakasız, mantıksız bir soru, bir merak…
Bir merak gelir sonrasında telefonu başucunuzdan veya yastığınızın altından çıkarıp Google amcaya danışır, bir şeyleri araştırmaya başlarsınız.
Google yetmez, sosyal medyadan devam…
Elinize aldığınız telefondan sosyal medyada dolaşmaya başlarsınız. Instgram, Facebook, Twitter. Ta ki karanlıkta telefonun ışığı gözlerinizi yaşartana kadar…
En olmaz şeylere bile baktığınızda, en “izlemem” dediğiniz videoları bile izlediğinizde telefonun ekranından saati görürsünüz; sabaha az kalmıştır ve bir telaşla telefonu bırakarak yeniden uyumak için direnirsiniz.
Tam uykuya dalmışken… Sabaha karşı, artık gün yeni yeni doğarken, tanıdık telaşların sesleri etrafınızı sararken, kuşların sesi de kulağınızı doldururken uykuya dalarsınız. Çok tatlı bir sabah uykusudur bu. Çünkü gün ışığıyla tüm dertleriniz, düşünceleriniz hafiflemiştir.
Ben buna mutlu son demek isterdim ama ne yazık ki kalem alarm çalıyor. Uyanma ve yazma vakti… Haydi gördün mü bak yeni bir gün daha başladı, günaydın…
Gece uyutmayan düşüncelerimizi, gündüz yine hiç düşünmüyormuş gibi yapacağız ama bu arada yeni bir gün daha başladı, uzun bir gece bitti ve pencereyi sonuna kadar açtım. Gecenin ardından gelen aydınlığa ne kadar çok ihtiyacımız varmış. Zorlu bir yol bu hayat ama dostlar bu yolda birbirininden güç alarak ilerlemeli ve “GÜNAYDIN ”la başlamalı bu zorlu hayat yoluna…
Aydınlık olduğunda gün, kanatlarındaki ihtişamlı renklerin güzelliğine bakıp, şöyle seslenirmiş kelebek: ”Hayat yaşadığı günün değerini bilene gülümser… “
Yaşamak, kekik kokulu bir sevda ile uyanmaktır yeni güne. Bir kuru ekmekle mutlu olmaktır yaşamak. Bir bardak çayda içten katıksız gülüştedir yaşamak. Bir çiçek yaprağında dostu özlemek, sevdiğinin sol göğsünde ölmektir yaşamak. Güneşin eteklerinde buz tutarken yüreklerimiz, inadına bir türkü tutturmaktır yaşamak…
Haydi dostlar: tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ettiğim bu Cuma gününe, güzel başlayın, bugüne umutla, gülümseyerek, sevgiyle bakın, sevgiyle başlayın… Umut urbanızın yakasından mutluluk hiç ama hiç bırakmasın…
Ey Cuma!.. Öyle bir gelişle gel ki; kapkara kalplere nur, hırstan kör olmuş gözlere fer, mühürlenmiş kulaklara çığlık, basiretsiz akıllara idrak, kilitlenmiş vicdanlara anahtar ol… Ey Cuma! Rahmet yağmurlarıyla gel, yağ sağanak sağanak, ateşler içinde yanan mazlumların üzerine kalkan ol, zalimin zulmünden koru sabi sübyanları, masum yürekleri hürmetine… Cumanız Mübarek olsun, Rabbim Hayırlara Vesile Kılsın…
Ve sevin ki sevilin… Sevelim ki, sevilelim…
Sevmek en güzel duygudur. İnsanın kalp atışları ve bakışları değişir. Sevmek güzeldir, her derdin ilacı sevmektir. Hayat sevince güzel ve hep birlikte diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Yeni bir gün daha size ve sevdiklerinize şans getirsin…
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… Hoş kalın, hoşça kalın ama her dem sevgiyle
kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#köy q