Kitap ve defterler alınmış, kırtasiye malzemeleri ikinci haftaya kalmıştı. Kitap ve defterlerin kaplanması, etiketlenmesi öğretmenle yapılmış, etiketleri de öğretmenin kendisi yazmıştı. Yazmayı öğrendikten sonra etiketleri yenilenecek ve yazım işlemini herkes kendisi yapacaktı. Öğleden sonra çevre ve temizlik konusu işleniyordu. Öğrenciler görüşlerini bildiriyor ve yaptıklarını anlatıyorlardı.
Öğretmen, “Hiçbiriniz büyükleriniz olmadan okul bahçesi dışına çıkmayacaksınız.” Dedi. İlk hafta çarşıya birlikte gittik ama bundan sonra kendi başınıza çıkmayacaksınız.
Öğle tatilinde babasıyla veya annesiyle çarşıya çıkanlar oldu. Fırından ekmek alıp dönenler veya Pazar yerinde gezenler de görüldü.
Neden yalnız çarşıya çıkılmıyordu. Rüyasında tek başına çarşıda dolaşıyormuş. Peşine korkunç adamlar takılmış. Dere kıyısından gizlice okula ulaşmış. Uyandığında ter içerisindeymiş. Müdür, öğretmenlerle sınıfları dolaşıp açıkladı. “Genelde kıraathane kapılarında oturan, şekilsiz, pejmürde kılıklı saç sakal karışık insanlar. Bunlar yalnız buldukları çocukları kandırıp tenha bir yere getirip kesiyorlarmış.” Dedi.
Öğrencilerde bir ürperme belirtisi görüldü. Çoğunun yüzü kireç gibi oldu. Bugüne kadar yalnız gitmişlerdi kitapçı ve manava, iyi ki bir şey olmamış diye korktular. Öyle ki, soluk almada zorluk çektiler. Bir defasında çarşının baş tarafına kadar yürümüş ve babasını bulmuştu. İçinden titredi. Ekmek aldıkları fırının yanındaki kıraathanenin baş tarafına “Gangsterler” eklendi. Böylece en çok uğradıkları fırının yanı gangsterler kıraathanesi oldu.
Gangsterler yalnız buldukları çocukların babalarıyla arkadaşmışlar ve çocuğu babasına diye ormana götürüp kesiyormuş. Böyle cani ruhlu kendini bilmez insanlaşmış. Tarihte bu insanları cellat olarak kullanırlarmış. “Kralların cellatları” gibi. Fransız ihtilalinde, idam edilecek adam, cellada para veriyor ki beni acıtmadan kes. Cellada tekrar ediyor. Şu kadar daha parayı al ve beni acıtmadan kes diye. Cellat, kurbanına, başını salla diyor. Sallanan baş hemen düşüyor. Demek ki cellat başı o anda kesmiş, acıtmadan.
Çocukların kalplerinde gül demetleri yerine, zehir saçan bir bitki de yerleşmişti. Sınıfta ağlayanları öğretmen teskin etmişti. Artık kitapevi ve fırın hayaldi. Hayal bile edemiyorlardı. Bundan sonra epeyce süre gangster hikâyeleri konuşuldu. Geçen yıl, deniz kenarında bulunan çocuk da boğazı kesilerek öldürülmüştü. Çeşitli olayları hikâye şekline dönüştürüp gangsterlere mal ediyorlardı. Çocuklara göre cellatlar köylere de çıkıyorlardı. Geçende babasıyla okula gelen öğrenci celladı görmüş fakat babası yanında olduğu için, onlara bakamamış ve kaçmıştı.
Müdür ve öğretmenler, öğrencileri bu derece etkileyeceğini düşünmemişlerdi. Çocuklar evde bile çimene çıkamıyorlardı. Korku öyle içlerine işlemişti ki, çimen de bile kılıksız ve pejmürde bir adamlar bekliyor olabilirdi. Dağ yolunda gangsterler yolu keşmiş ve çocukları kolluyorlarmış. Evden oyun için kaçanları ormana kaldırıyorlarmış. Köyde yalnız yaşayan teyze anlatmış, çocuğa rastlamış ve kurtarmış diyorlar.
Bu hikâyeler çok ileri gitmiş ve çocukları korku halkalarına mahkûm etmişti. Çocuklar güvenlik açısından kurallara çok iyi uyuyorlardı ama korku dolu anları üzerlerinden atamadılar. Aralarından soğuk kanlı biri de çıkmadı. Büyüdüklerinde, ağabeyi olduklarında gangsterleri zindanlara atacaklardı.
Okul güvenliğine en uygun hareket eden öğrenci grubu bu yılın öğrencileri seçilmişti. Hiçbiri okulun kurallarını ihlâl etmiyordu. Ders çalışma yönünden daha çok zamanları olduğu için başarıları da iyinin üzerindeydi.
Şehirde de yayılan gangster hikâyeleri çok sayıda ve en canlı örnekleriyle bu yıl rekor kırmıştı. Öğretmen yıl sonuna doğru, bu tür hikâyelerden hiç konu açtırmadı, unutuldu gitti.