Hafta ilçemizde okullar arası bilgi yarışması yapıldı. Cumhuriyet Ortaokulu olarak biz de yarışmaya katıldık.
Her ilçede halk arasında bir laf vardır. En iyi okul şu, bu veya o diye. Bunu neye göre değerlendirirler öğrenci başarısına göre.
Neymiş efendim?
Öğrenci başarısına göre…
Anladık.
Anladık anlamasına da öğrenci başarılı olunca öğretmen de başarılı sayılıyor. Yani meseleye tersinden bakacak olursak öğrenci başarısızsa öğretmen de başarısızdır görüşü ortaya atılıyor.
Doğru mu bu tespit?
Tam olarak değil bence. Denemek lazım. Mesela o çok iyi okulların öğretmenlerini bir dönemlik taşraya görevlendirelim, oradaki çocuklar da başarılı olsunlar o zaman. Ne yani onlar bu vatanın çocukları değil mi?
Neyse biz gelelim yarışmaya.
Terme üçüncüsü olduk.
Peki Terme´de iyi okul say deseler kaç tane sayarsınız?
Oldu mu şimdi. Yani bizim okulu sadece ikisi mi geçti onlardan yani?
Bizim doktor velimiz yok. Bizim avukat velimiz yok. Bizim bürokrat velimiz yok. Bizim memur velimiz yok
hükmünde. Belki bir veya Ziki kişi. Bizim işveren velimiz yok. Bizim zengin velimiz yok.
Daha saymaya lüzum da yok.
Ne var öyleyse?
Aslan gibi öğretmenlerimiz var. Mangal gibi yürekli, elinden gelenin fazlasını yapan, ne ile kimin ile mücadele edeceğini bilen ve mücadelesinden yılmayan öğretmenleri var.
Burada kendime pay çıkarmıyorum. Çıkaramam. Öncelikle kadrom burada değil bir. Sekizinci sınıflara girmiyorum iki. Yeni geldim diğer öğrenciler üzerinde emeğim yok üç. Böyle bir iddia ahlaka mugayir dört. Arkadaşlarıma, öğrencilerime ve idarecilerime saygım var beş. Yani: Bu başarı benim dışımda olan bütün öğretmenlerindir.
Hepsini en kalbi hislerimle tebrik ediyorum. Onlar benim gözümde birer kahraman. Ve öyle de kalacaklar.
Kalmayı da hak ediyorlar.
Peki bizim velilerimiz kimler?
Elleri nasırlı eve ekmek götürme mücadelesindeki Anadolu insanı.
Yüzündeki ıslaklık bazen terden, bazen yağmurdan bazen de ince bir sızının gözyaşına tebdilinden…
Bizim velimiz belki cahil, belki parasız, belki yetim.
Her ne olursa olsun “çaresiz” …
Onlar çocuklarına çok ünlü markalardan ayakkabı, elbise alamazlar. Tek kavgaları ekmek ve hayat…
O süslü püslü veliler anlayamaz onları. Tanımaz da…
Belki yolumuz iyi olsa görmeye gelen olurdu. Ne de iyi olurdu. Bozuk yolumuzu yapmak isteyişinden değil bu iyilik; gelince “gönül” görürdü.
Ey! Cüzdanı bol kişiler. Ey! Etkili ve yetkili kişiler. Siz gönlün ne olduğunu biliyorsunuz değil mi?
İşte ona yakın bir şey. Tamamı bizde onun.