19 yaşındaydı.
Yüzüne dört beline bir kurşun sıkarak onu öldürdüler.
Furkan bir yardım gönüllüsüydü.
Hayatının başlarındaydı.
Mavi Marmara gemisinde katil İsrail askerleri tarafından zalimce şehit edildi.
Yaşayacağı çok şey vardı.
Evlenecekti.
Çocukları olacaktı.
Çocuklarını da evlendirecekti.
Bunların hiç birisi olmadı.
Haber kanallarında bir bayrağa sarılmış tabutunu gördüm.
Babası çok yakından yüzünün birkaç noktasını gösterip, buradan ateş etmişler, bu olur mu diye haykırıyordu…
Bir yardım gemisiyle Filistin’e ilaç ve gıda malzemesi götüren cesur insanlardan biriydi.
Sabah namazında gemilerini basan haydutların acımasız müdahalesine maruz kaldılar.
Kuddüs kuşlarının zikirler ettiği bir vakitte, haydutlar gemiye girerek, savunmasız, silahsız insanları
hunharca şehit etmişlerdi.
Bir sabah namazı vakti ruhunu Allaha teslim etti.
Çoktan cennete uçup gitti.
Filistin davasının yaşayıp, İsrail terör örgütünün büyük bir yara alması için kendi çapında büyük bir iş çıkardı.
Artık hiçbir şey eskisi olmayacaksa Furkan’ın sembolleşen şahadetinin bu anlamda rolü çok büyük elbette.
Evet hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Delikanlı liderin asil tavrıyla dünyaya verdiği mesajın, one minute mesajının güya öcünü almayı denediler.
Korkaktıla, zavallıydılar, anlamsızdılar.
Öldürmeğe gelince öldürmeği çok iyi biliyorlardı.
Güçlüydüler, büyük lobileri vardı.
Ancak…
Yakın zamanlar da İsrail’in işi göreceğiz ki çok zor olacak.
Arap dostlarımız rahatlarını bozmasalar bile, dünyanın dört bir yanında bu son hamle büyük yankı buldu, bulacak.
Furkan şahadetiyle bu onurlu davanın bir Ammar bin Yasir’i gibi yaşayacak yüreklerimizde.
İsrail korkuları yaşatarak, halkını korkuyla besleyerek çok fazla ayakta kalınmayacağını anlayacak.
Daha fakir, daha yalnız, daha zavallı, daha çaresiz bir ülke olacak.
Furkan ve davası, rızıklandıranın işaret ettiği gibi, sağlam bir damardan beslendiği için yaşamasını kıyamete kadar sürdürecek.