Her devir kendi isimleriyle giriyor hayatımıza.
İnsanoğlu, her şeye isim vermekle mahir. Onları adlandırıyor ki daha sonra tanısın ve tanıtsın. Başkasına bahsederken dinleyenler görmeden anlasın.
Her nesnenin neye yaradığını tarifle izah edemeyiz. Bu açıdan isimlendirme çok önemli.
Eskiden üzerimize giydiğimiz elbiselerin genel adı “urba” idi. Urba tek bir kıyafetin adı değildi yani. Yani; ceket, gömlek, palto, yelek, entari, etek gibi bir şey değildi. Hepsinin ortak ismiydi.
İnsanlar üzerlerine giydikleri kıyafetler hem mevsimlere göre farklılık gösterir, hem de bölgeye göre. Mesela “puşi” Doğu Anadolu’da kullanılan bir eşya iken “Peştamal” Karadeniz’de yaygındı. Zaman içinde bazı kıyafetler sessiz sedasız hayatımızdan çekiliyor.
Kadınların giydiği “yekpare” elbiseye “Entari” veya “Fistan” denilirdi. Bu isim yöreden yöreye farklı olabilirdi.
Fistan, bizim oralarda – Ordu/Perşembe- tek parça halinde bir kadın kıyafetiydi. Belden aşağısı etek tarzında, üst tarafı ise bir gömleğe benziyordu. Mevsimine göre basma veya pazenden dikilirdi. Çok renkli bir görüntüsü olurdu. Özellikle çiçek işlemli elbiseler daha çok düğünlerde giyilirdi.
Üst tarafına hırka veya buna benzer kıyafetler giyildiği olurdu. Etek uzunluğu epey fala idi. En kısası diz kapağından iki karış aşağıda olurdu. Topuklara kadar olanı da vardı. Ancak diz kapağına yakın bile dikilmezdi.
Daha sonraları etek ayrı üstü ayrı dikilmeye başlandı. İsmi; buluz, tayyör, yelek, etek gibi şeyler oldu.
Kadınların pantolon giymeye başlamasından sonra “etek” türü hemen hemen tercih edilmez oldu. Özellikle “Kot pantolon” kumaş ve keteni devre dışı bırakınca yeni nesil fistan veya entari sadece yazılanlardan öğrendi.
Hatta genel bir isim olan urba da unutuldu.
Günümüzde hazır giyim terzilerin işini hafifletti mi denir, yoksa terzilerin gelir kaynağını azalttı mı denir bilmem ama hayatımızda önemli yer aldı.
Artık eski tür paltolar, entariler yerlerini “Mont, deri ceket, kot”lara bıraktı. Eskilerden sadece kadifeler kaldı ki onu da daha çok erkekler kullanıyor.
Devir bu! Neyin ne zaman hayatımızdan çıkacağını ve hayatımıza nelerin gireceğini kestirmek mümkün olmuyor. Eskileri sadece satırlardan öğrenebiliyoruz. Tabiî kayıtlara geçmiş ise.