Farklı Olmak, Farklı Ellerde Seni Hisettirir!
Dünyaya herkes birbirinden farksız (Habersiz) olarak gelir. Yaşamımızda o kadar çok şeyler vardır ki farkında olmadığımız. Bu farkında olmadığımız şeyleri fark etsek yaşamımızı o kadar renklendireceğiz ki o hayatın içinde bizler de mutlu olduğumuzu ve sevgi dolu olduğumuzu anlamış olacağız. Farkı, fark etmek; farklı olmayı gerektirir.
Farkında mısın? Dünyadaki güzelliklerin; o zaman yaşıyorsundur güzelliğin çiçek kokularını… Ancak bu çiçek kokuları bazen seni mutlu eder, bazen de mutsuz… Mutluluğa izin verecek, mutsuzluğa bir merhaba bile demeden ona güle güle diyecek bir güç olmalı, bir enerji olmalı içimizde… Bu enerjiyi de içimizde ancak hayatı severek, insanları, kediyi, köpeği, toprağı, suyu, taşı, böceği her şeyi severek, sevmeye çalışarak hissedebiliriz. İçimizde hep bir şeyleri fark etme, fark ettirme duygusu, yenilikleri görme, yaşamı anlama, anlatma hisleri olmalıdır… Peki bu nasıl olur? Dünyamıza şöyle bir bakalım: İçinde neler neler var bir bilsek. Ağaçlar, denizler, bulutlar, güneş, yıldızlar, yağmurlar… Bir de yaşanası bazı manevi duygular vardır.. Sevgiler, sevdalar, aşklar… Hepsine ömrünüz boyunca merhaba deyin ve kucaklayın her şeyi…
Bir de fark ettiğimiz bu yaşamın güzelliklerini, kişilere, topluma, dünyaya fark ettirme duygusu taşımalıyız… Peki bu nasıl olacaktır? Yıldızlara bakın çevresini aydınlatır, içimize bir sıcaklık hissi doldurur, denize baktığımız zaman içimize bir sonsuzluk özgürlük hissi doldurur, güneşe baktığımız zaman yüreğimizin sıcaklığını o kadar çok artırır ki çevremizi yakar hale getirir ve her şeyi kucaklar sevgimi ulaştırır sonsuzluğun kervanına… Ağaçlara baktığımız zaman gelin gibi donatılmış bir yeşilin kucağına atlamış gibi oluruz, sevginin kucağı o kadar sıcaktır ki sevgiye fark ettirmelisiniz bunu… O ‘ na sıcak bir öpücük, sıcak bir gülücük, sıcak bir dokunuş, sıcak ve sevgi dolu bir kucaklama hissi yaşamalı ve yaşatmalısınız ki hayat anlam kazansın gelin gibi…
Farkında mısın bu güzelliklerin: Isırırken elmanın tadının güzelliğinin, yürürken sokağın sapağının taşlarının, giydiğimiz elbisenin, gömleğinin renginin tenine dokunuşunun, ten rengine uyumunun nasıl olduğunun, dalganın karaya duyduğu özlemin tadını, çekilen bir horonun insan bünyesinde yarattığı hazzın hissinin nasıl olduğunun, tohumun toprağa kavuştuğundaki mutluluğunun, tohumun topraktan kafasını çıkarırken ki mutluluğunun, yağmur damlacıklarının yere düştüğü ve de düştüğü yerden kalkışının mutluluğunun, sevgiliyi karşılarken duyduğumuz hasret duygusunun bitişinin mutluluğunun, küçük su damlacıklarının dereye kavuşmasının, oradan denize, okyanusa ulaşmanın hazzının, düşen bir çocuğun, ayağa kalkışındaki mutluluğunun, kuşların cıvıldaşırken birbirlerine söylediği aşk nağmelerinin, sevgilinin sevgilisine söylediği serenat sözlerinin mutluluğunun, sabahın güne uyanışındaki aydınlığın, rüzgarın sevgiyle teninizi okşayışının, sevgi takasının deniz dalgaları üzerinde iniş ve çıkışları oynaşmasının, DENİZ GÖZLERİNİN boncuk boncuk bakışındaki anlamın, deniz misaline benzetişimin hazzının…Farkında mısın?
Hayatta bu tatların farkında iseniz NE MUTLU SİZLERE…
SİZLERLE, DÜNYANIN PENCERESİNDEN HAYATA BAKANLARA, BAKMAK İSTEYENLERE…
Gülşen Öğretmenim..Eline..Diline..Gönlüne..Kalemine ..Sağlık..
Sevgili Gülşen,
Biz insanlar çoğunlukta kendimizle yaşadığımız halde, kendi kendimizin farkında değiliz maalesef. Yaşamın gerçekleri karşısında, kendi gerçekliğimizi de kendimiz yaratırız.
Bunu gerçekleştirirken de içine, inanmış olduğumuz kalıplarımızı ve gizli düşüncelerimizi katıyoruz. En başta da sevgilerimizi ve gözlemlerimizi belli kalıplara koyuyoruz. Kaleminle, yüreğindeki sevginin farkına varmanın en güzelini belirtmen ne hoş! Birde şunu açıklamak isterim; kişiler ne kadar birbirlerinin yüzlerini de görmeseler içlerindeki sevginin farkındalığından ve yaydıkları enerjiden yürekleri bir şekilde tanışır ister istemez yazılarıyla veya başka yollarla. Seninle de yüreğindeki sevginle tanışıyoruz ve kucaklaşıyoruz. İçindeki sevgi hiç sönmesin, kalemine ve yüreğine sağlık.
Sevgilerimle.