Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
FARK ETTİNİZ Mİ?..
Uyanın dostlar!.. Bu gün de yaşıyoruz!.. Devam ediyor yaşam… Ve biz içindeyiz yaşamın halen…
Ve işte yine; hiç şaşırmadan, bıkmadan, her alaca şafak vaktinde olduğu üzere… Gün doğar dağlarımın ardından, çam ağaçlarımın ıslak yaprakları arasından, sancılı yüzünde iki damla yaşla… Ne sancılıdır bilir misiniz o doğumda… Ne sancılıdır…
Siz hiç yeni doğan bir günün Güneşine sordunuz mu?..
Gecenin karanlığından aydınlığa geçerken neler hissediyorsun diye ve sesini dinlediniz mi her yeni doğuşun?..
Ve ______Ey aydınlık yüklü gün, güneşle yine neler getirdin bugün bana, sen her sabah aynı güzellikte doğarken ve mevsimlerini şaşırmazken, gülücükleri her sabah yüzüne asarken, kuşları uyandırırken ve güneşinin ilk ışıkları tüm sancısına rağmen sizin yüzünüzü yıkarken_______
Ona sordunuz mu?..
Neler düşünürsün diyebildiniz mi?..
Ve her sabah uyandığınızda kendinizi doğan gün gibi hissedebildiniz mi?..
Eğer hissetmediyseniz ilk gün doğumunda günle beraber uyanın ve güneşle yıkayın yüzünüzü, başlangıcı dinleyin ve bir müzik katın inceden inceye güne… Günün kendisi olun… Günde sizinle kendisi olsun…
Uyanmak ve silkelenmek zamanıdır sabah, en koyu gecenin ardından…
Sizler; kendini çoğunluk görüp emeği görmezden gelenler!..
Dedikoduya inanıp insan kaybedenler, çalıp çırpıp yiyenler, bir yanımızda insanlar haksızlıkla boğuşurken ve açken, nefsinin gölgesinde her daim tüketenler…
Ve sizler canlarım, dostlarım;
Dünyanın öbür ucunda haksızlığa uğrayanlar için bir kez daha ölenler, insan onuru için kendi memleketinin dışında bir yerde ölenler, gün ışığı ile birlikte yorgun kalkıp, kötüye direnenler…
Açlık ve sefalet içinde başkalarının hakkını yemeden yaşayanlar ‘GÜNAYDIN…’
Günaydını yalnızca bir sözcük sanmayın!..
Sabahın ışığıyla yıkanmış bir dil parıltısıdır o… Sekiz harfli bir anahtardır… Yalnızlığın çıkış kapısını aralar… Günaydın diyen yalnız bırakmayı ve bırakılmayı reddetmiş demektir…
Gönül çelen günaydın buzkıran gemisidir. Ağzımızın içinde deniz feneridir.
Öylesine güzeldir ki; “Bu sabah ışığın elinden birlikte tutalım mı?.. Cümlesinin kısaltılmışıdır.
Günaydın kardeşidir Merhabanın, kolay gelsinin, teşekkür ederimin.
İyi geceleri soracak olursanız?..
O da Günaydın’ın pijama giymiş halidir.
Günaydınlar olsun bana yaşama sevinci veren güzel insanlara, güneşe, kuşlara, balkonumdaki güvercine, sabahın sevimliği, serinliği, güneşin tatlı tebessümü doğanın bütün güzelliği sizinle olsun dostlarım… Gün / aydın olsun sevgi dolu kalplere…
Güzel günlerden sonra…
Yeni bir gün geliyor hayata.
Evet, ”yeni bir gün derken düne yatıp düne uyanıyoruz. Bu günü dünümüz belirliyor.”
Güzellikler diliyorum mavi dünyanıza, dünü ekleyerek.
Mavi dünyada mavilikler ve yeşiller içinde mavi ve yeşil bir hayatınız olsun bu günden yarına dileyerek sevgilerimi iletiyorum…
Herkese günaydın, hayırlı sabahlar…
Hayat renginizde siyahlar, griler hiç olmasın. Pembenin şeker tadı, mavinin sessiz dinginliği, yeşilin ruhumuzu okşayan yumuşaklığı hep sizlerle olsun.
Sevgiyle, sevgi çiçekleriyle hep özel kalmanız dileğimle günaydın…
Günaydın Hacı Bektaş’ın, Mevlana’nın, Yunus Emre’nin gönül kapısından aşkla girenler bakın Gün-aydı mavi düşler eşliğinde yine her zaman ki yerindeydi gözlerimi açtığımda. O benden önce kalmış ve bakmış mavilikler yerinde mi diye… Ben sonra gördüm yerindeydi ama muştuyu o vermişti bana… Yeni bir güne başla bakalım neler dolduracaksın içine dercesine göz kırpıyordu çapkın bir edayla… Yeni bir gün yeni hikâyelerdi… Beklide yeni acılar yeni aymazlar…
Beklide kulağıma sevdiklerini sandıklarımdan, yüzüme baka baka yeni yalanlar… Yalanları bastırmak için günün içine hırçınlıklarla dolu sahte tebessümler… Ve kalplerde kelepçeler…
Sadece suçlulara mahsus değildir kelepçeler. Onlar için var olmamıştır sadece.
Elimizde olmayan durumlara, sesimizi duyuramadığımız zamana mahkûmuz. Keşkelere, pişmanlıklara mahkûmuz…
Mahkûmluğumuzu duygularımızla vurmaya çalışıyoruz.
Yeri geldiğinde duygularımızı kelepçelemeyi bilmeliyiz, bilmeliyiz ama içimizdeki bitmemiş hikâyeleri ne yapacağız…
Çünkü herkesin bir hikâyesi vardır rengi mavi olan, herkes kendi hikâyesini en acıklı hikâye zanneder ama değildir. Hep beterin beteri vardır.
Çocuk saflığında neleri bırakmışız. Nasıl kaybetmişiz kendimizi karanlık dehlizlerde, hem güne hem güneşe hasret…
Bir güzel söz der ki; “Yürürken ağaçlarla konuşmuyorsanız, çiçeğin, böceğin farkında değilseniz yaşamıyorsunuz demektir!” Ne kaybederiz onlarla iletişime girsek ve ne kaybederiz onlardan öğrensek sanat ve sanatçı doğallığını…
Hayatımızdaki sivri uçları yumuşatmaya çalışıyorsak ve bunu dostlarla paylaşıp yön verebiliyorsak hatalarımızla kabul görmüşüz demektir. Bize mutlu olmak düşer o zaman…
Evet, körelsin sivri uçlar dostlarımızın sevgi dolu törpüleri önünde ve hayat tüm maviliği ve dahi yeşillerin içinde açmış pembe kır çiçekleri güzelliğinde devam etsin bizlere… Ve hatalarımızı gömelim mazinin karanlık zindanlarına açılmasın diye vuralım kapısına mavi yeşil umut kilitlerini… Mutlu, bahtiyar, elemsiz yaşayalım derin bir nefes daha çekelim mavi dünyadan içimize, dolsun ki sevgiler yüreğimize…
Hadi mutlu olalım, hep birlikte pembe tonda, mavilik kıvamında…
Her günün bitiminde bir şeyler öğrenebiliyorsanız, ömrünüz size vazgeçilmez dostlar kazandırıyorsa. Sabaha daha bir gülerek açabiliyorsanız gözlerinizi, büyüdüğünüze üzülmeyin.
Bırakın günler sizde iz bıraksın, bırakın yüzünüzde çizgileriniz ve saçlarınızda aklarınız artsın, onların her biri edindiğiniz tecrübe, yeter ki yarınınız dünü aratmasın…
Yeter ki hüzün uzak dursun yuvanızdan, sağlık hep sizinle olsun, cebinizde namerde muhtaç olmayacak kadar para, sofranızda bereket olsun. Yüzünüz güleç, neşeniz bol, gününüz huzurlu, gününüz sevdiklerinizle olsun. Umut ve sevgi gönül sofranızın baş tacı olsun…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sahte olmayan bir yüzle ve gülümsemeyle sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir… Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese, gönül soframdan gönül sofrasına sevgi ve muhabbetler gönderdim… Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça, aşkla, şarkılarla, türkülerle kalın kalın… Bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#