Bir hükümet kurulacak, bir başbakan tayin edilecek ama bu hükümeti kim kuracak, orası biraz karışık.
Bu bir tevatür değil.
NATO’ya girdiğimizden bu yana, ne zaman bir hükümet yıkılsa, ya da kurulsa, mutlaka, bize borç verenlerin, bizi gebe bırakanların hükümet inşasında elleri içimizdedir.
Aslında onlar daha önce çalışmaya başlamışlardır ama olsun. Siz açın, para/ekonomi programı yapan kanallara bakın. Hemen şunu göreceksiniz.
Soru şudur; ekonomi yönetimi kimin elinde olacak, Merkez Bankası Başkanı kalabilecek mi, ekonomi bürokrasisi nasıl şekillenecek?
Sadece kulis yapsalar, adam markajlasalar amenna.
Sıçak para girişini azar azar keserek şantaj da yapıyorlar.(Günde 250-300 $) Gelişmekte olan borsalarda bir hareket yokken, Rusya’ya ambargo uygulanıyorken, böyle bir durumda borsanın yükselmesi gerektiği halde düşüyor. Piyasa faizi yükseliyor.
Siyasi risklerin çok yüksek olduğunu söylüyorlar. Para programlarında siyaset konuşmaz, hükümeti deteklerlerdi, şimdi siyaset konuşuyorlar.
Sıçak para gelmez diye. Sürekli ve yoğun bir endişe yayıyorlar. Cari açık ve borçlar sanki sadece şimdi sorunmuş gibi hep onu getiriyorlar.
Belli ki bir siyasi operasyon peşindeler.
FED hala ayda 25 milyar dolar basıp tahvil almaya devam etmesine karşın, sanki hiç para gelmeyecekmiş gibi hava yaratma peşindedirler.
Evet, belki sıcak para girişi eskisi kadar olmaz ama her zaman para girişi olacaktır.
Olacaktır.
Çünkü (yeni) emperyalizm para satarak var olmaktadır.
Şimdi yapmaya çalıştıkları; kazandıkları bazı mevzileri muhafaza etmek, eğer siyasi dengeler fırsat verirse, mevzilerini daha da genişletmektir.
Dünyada bu kadar likidite bolluğu varken, hatta dünya likidite tuzağına düştü dendiği bir sırada, Türkiye’ye sıcak para ve ya para gelmeyecek demek, hele bunu hükümetin kuruluşu aşamasına denk getirmek…
Evet, cari açığın yüksek olması, borçların çoğalması bir etkendir. Ancak bu etken bundan bir yıl öncede vardı. Neden o zaman kredi değerlendirme kuruluşları not kırma veya azarlama yoluna gitmemişti?
Diyeceksiniz ki, bunda ne var, siyasi iktidar Amerika’nın her dediğini zaten yapmıyor mu? Bir iki yeri daha ele geçirse ne olur?
Evet, ama mücadelenin karakterinde bu yok. Namuslu bir mevzi dahi kalmış olsa, onu savunmak gerekir.
Hiçbir ahval ve şartta, yabancıların, ülkemizin içine elini sokmasına izin vermemeliyiz.