Faiz haram diyen fahiş fiyatla dolar alıyorsa Allah kendinden razıdır sanmasın. İsraf yapıyorsa veya sebep oluyorsa da…
Fahiş fiyatla dolar almak haram değil mi. Faiz mi haram tek. İsraf haram değil mi. Ve soruyorum, üretim yapmayan zenginin savaş kaçağından farkı ne
İsraf haram sebep olanda… İsraf yapanda rızayı kaybeder… Çünkü israfın olduğu yerde zam olur… Müsrifin yüzünden zamla cezalanırsın….
Fahiş fiyat haram, alanda satanda rızayı kaybeder. Ne doları ne de bir başka ürünü fahiş fiyatla alma… Rızayı arıyorsan eğer.
FAİZ haram da fahiş fiyatla ürün almak haram değil mi israf haram değil mi. Mü’minin görevi zengini zengin etmek mi… Hele kafir bir zengini zengin ediyorsan rızayı kaybedersin… Sorumlusun…
Aldatmak haram aldanmak haram değil mi… İlahi din bu. Hele bir delikten iki kere ısırılmak haram değil mi. Elindekinin sahibi Allah değil mi… Rıza için verilmedi mi… İşte delil: “(Akıllı ve olgun) Mü’min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz.” (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63)
Denilmiş ki: Resûlüllah aleyhissalatü vesselam, Bedir harbinde Ebû İzze namındaki şâiri esir almış ve kendisine iyilik yaparak serbest bırakmış. Müslümanlar aleyhine kimseyi kışkırtmayacağına ve kendisini hicvetmeyeceğine dair ondan söz almıştı. Fakat Ebû Izze kavminin yanına varınca sözünde durmamış, kışkırtma ve hicivlerine tekrar başlamıştır. Daha sonra Uhud harbinde yine Müslümanların eline esir düşerek tekrar serbest bırakılmasını istemiş, Resûlüllah (a.s.m.) da: “Mü’min, bir delikten iki defa ısırılmaz.” buyurmuştur. Dolar konusunda da geçerli bu kural… Bir başka konuda da…
Maksadın rıza ise, yolun belli… Hz Osman gibi çömert mi oldun… Denilmiş ki: “Hz. Osman (r.a)’in Şam’dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmişti. O sırada Medîne-i Münevvere’de kıtlık vardı. Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) Hz. Osman (r.a.)’in kervanının geldiğini, satılık buğdayı olduğunu işittiler. Gidip satın almak istediler. Bir menn’e [1.05 litre hacminde, 875 gram ağırlığında buğdaya] yedi dirhem kıymetinde para verdiler. Hz. Osman (r.a.): “Satmam.” dedi. Sebebini sordular. “Sizden fazla para veren var, kim fazla verirse, ona veririm.” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) üzülerek döndüler. Hz. Ebûbekir (r.a.)’in huzûruna vardılar.
“Yâ Emîre’l-Mü’minîn! Hz. Osman (r.a.)’in bugün malı geldi, bir ölçek buğdaya yedi dirhem verdik, vermedi. “Sizden fazla veren, sizden daha iyi alıcım var, Ona vereceğim.” dedi. Bu kıtlık zamanında, Muhacir ve Ensâr gibi üstün kimselere vermeyip, daha fazla para istemesi ona yakışır mı?” dediler. Hz. Ebûbekir (r.a): “Siz Osman (r.a.) hakkında kötü düşünmeyiniz, aranızda bir münâkaşa da çıkmamıştır. O Resûlullâh (s.a.v.)’in Me’vâ cennetinde arkadaşıdır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in damadı olmak şerefini kazanmıştır. Herhâlde siz onun sözünü yanlış anladınız, Beraber gidelim.” buyurdu. Beraber kalkıp Hz. Osman (r.a.)’in yanına vardılar.
“Yâ Osman! Ashâb-ı Kirâm senin bir sözüne üzülmüştür.” buyurdu. Hz. Osman (r.a.): “Evet yâ Halîfe-i Resûlullâh! Onlardan daha iyi, bire yedi yüz veriyor. Bunlar bire yedi veriyorlar. Biz buğdayı bire yedi yüz verip alana verdik.” buyurdu. Bundan sonra yüz deve yükü buğdayı Medîne-i Münevvere’de bulunan fakirlere dağıttı. Yüz deveyi de kurban etti. Hz. Ebûbekir Sıddik (r.a.): “Ashâb-ı Kirâm’ın, senin sözündeki inceliği anlayamadıklarını önceden sezmiştim.” buyurdu.
Hz. Ebûbekir (r.a.) o gece Resûlullâh (s.a.v.)’i rüyada gördü. Güzel elbiseler giymiş, mübarek başına sarık sarmış, elinde bir demet menekşe ile tebessüm buyurarak bağdan geliyordu. Hz. Ebûbekir Sıddîk (r.a.): “Yâ Resûlullâh (s.a.v.)! Nereden teşrif buyuruyorsunuz?” dedi Server-i âlem (s.a.v.): “Osman bin Affân’ın ziyafetinden geliyorum, çok iyi verdi. Allâhü Te‘âlâ da ona dört yüz yük misk ve anber verdi” buyurdular.
(Şemsüddin Ahmet Sivasi, Dört Büyük Halife, 220-221.s.)
Zengin vakıf gibi olmalı eğer mü’min ise… Şimdiki zenginler üretim yapmaktan bile kaçınıyorlar… Maksadınız rıza mı… Paraya tapmayın…
Kara Toprak Üzerine bir Ak Şiir
Kara toprağa kara deme
Kara toprağa ak bak
Kara toprağa yaz ak şiirler…
Kara toprak kara değil,..
Kara toprağa kara deme
Kara toprağı
Kara sanma
Türlü çiçek bitiren
Kara topraktır.
Bazen ağaç
Bazen yeşil yapraktır…
Kara toprağa kara deme
Bulutun göz yaşı düşer üstüne
Beşer saldırır beşer üstüne
Yorgan olur ölmüşse er üstüne
Kara toprağı kara sanma
Kara toprağa kara deme
Kara toprak kara tahta
Göğün gözleri üstünde
Ne cümleler ne şiirler yazılmış…
Tarihe sor söylesin sana
Ve koca bir “hüvel Baki “yazısı
Görmüyorsan gören söylesin sana.
Kara toprağa kara deme
Kara toprak beyaz ayna
Görüleni görene sor…
Bu rüyanı hayra yor
Kara toprağı görme hor
Kara sevdalıyım kara toprağa