Kalkınan Türkiye’de; herkesin elinde bir cep telefonu, evinde plazma televizyonu, altında araba, sofrasında bal/börek, bir giydiğini bir daha giymeyen, delik pantolonlu, dekolte kıyafetli, modanın takipçisi insanları görmek mümkün. Öte yandan aşırı yemekle milyon obezit olanlar yanında, çöp kutularından naylon, kâğıt, ekmek toplayan, dilenenler de var. Kalkınan Türkiye’de, şaşırtıcı/ürkütücü çok çeşitli manzaraları görmek mümkün. Zaman zaman bu konulara temas edip, acı gerçekleri dile getiriyoruz, okuyan, anlayan olmasa bile.. Rahat yaşamak, suya/sabuna dokunmadan hayat geçirmek, nemelazım, bana ne, altta kalanın canı çıksın, Devletin malı deniz, yemeyen domuz gibi terâneleri güdenlerin sayıları da az değil.
Haramla helal, günahla sevap iç içe, tırnak et gibi.. Selam vermenin zorlaştığı, yok olanları düşünmek, açları doyurmak, derdi olanların derdine çare aramak, mazlumlara, zorda kalanlara yardımcı olmak, pişirdiğin çorbanın bir tasını da komşuya vermek, kendi için istediğini başkaları içinde istemek gibi iyi hasletleri de unutmak üzereyiz. Yapanlara da iyi gözle bakmaz hale geldik.
Bütün bu olumsuz gelişmelerin sebebi ne?.. Bu toplum nereye gidiyor?.. İnsanlık âlemi neyin peşinde?.. Kan gölü haline gelen dünya ve İslam coğrafyası neyi bekliyor?.. Kur’an ve Sünnet ışığında, midesine bir lokma haram giren Müslüman’ın kırk gün duası kabul olmuyor. Haramla beslenen bedenler; maddi/manevi hastalıklara yakalanıyor, afet ve felâketler eksik olmuyor.
Faiz haramdır, faizle iştigal edenler iflâh olmaz. Sözüm ona laik Türkiye’nin laik kanunlarına göre kurulan bankalar, ilan ve reklamlarla faiz çığırtkanlığı yapılarak, verilen krediler, çekilen paralar ve geldiğimiz nokta.. Türkiye’de bulunun Enver Baytan hocanın da içlerinde bulunduğu ehliyetli altı âlimin birlikte verdikleri fetvaya göre, bütün kredi kartları haramdır. Faizi inkâr eden, dinden çıkar. Faizi meşrûlaştırmak isteyen zihniyet, buna âlet olanlar kim olursa olsun, “Fürûat” diyenler bile çıksın, Allah ve peygambere savaş ilan etmek demek olup, isyandır, sonu Cehennem azâbıdır.
Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine bir göz atalım: “Kredi kartı sayısı bir yılda altı yüz bin arttı. Kredi kartı sayısı 57,1 milyon, banka kartı sayısı ise yüzde altı artışla 102,2 milyon oldu.” 75 milyon nüfuslu Türkiye’nin saplandığı bataklığa bakın. Öyle bir faiz batıklığı ki, battıkça batıyorsunuz, çıkmanız mümkün değil. Sokak başlarına konan masalarda bile dağıtılan kredi kartları, bankaların bilmem kaç faizle kredi verdikleri yarışları, hayra alamet olmayıp, bataklıktan kurtarılsan dahi büyük bir uçuruma sürüklenmek demektir.
Buna içten ve gizli yıkım denir, bir milleti bundan daha kolay yok edemezsiniz. Allah ve peygambere baş kaldırarak, ilahi emre isyan ederek faize inandırarak, fetvalar vererek, ekonomi diyerek yaparsanız, bugünkü çöküntü yanında, helâk olmamız yakındır.
Dünya, İslam Âlemi, Türkiye, bir kaos içerisinde çalkalanıyor. Sulanmış ve kirlenmiş siyaset arenasında, başta olanların ne yaptıkları bellisiz, dümensiz bir gemi gibi gittiği yer bellisiz. Allahın emri ile insanlık hüsrânda, kurtarıcı Mesih bekleniyor.
“Bu asırda bu kafa” diyenler yanında, faizi müdafaa edenler de olabilir. “Bırak midemizdeki haram lokmayı, damarlarımızda dolaşan kanda bile faiz payı var” diyenler çıkabilir.. Bütün bunlar faizin büyük günahlar arasında bulunduğu, haram kılındığı gerçeğini ortadan kaldırmaz, kaldıramaz.
Dualarımız belki bizi kurtarabilir, Mevlâ affeder, gerisi falan/filan… Yazımı, yine bir şiirimle noktalamak istiyorum: Zevkten olsan dört köşe, iştâhın da kabarır, Kremi sürsen döşe, renk değişir bozarır, Bir de girmişsen işe, libâsların tozarır, Aklına gelse bişe, ümitlerin kazanır. BU DÜNYADA HER MAKAM, HER MENFAAT HOŞ GELİR, HERKES KESİYOR AHKÂM, İŞİN SONU BOŞ GELİR.
Acayipler ülkesi, bilinmeyen bir denklem, Garaipler nicesi, silinmeyen bir beklem, Hem gündüz, hem gecesi, dilinmeyen bir eklem, İsyanların hecesi, Ah-ı cümlede yüklem. HAYAT DENEN BİR KAFES, İÇİNDE KUŞLARI VAR, ÖMÜR SERMÂYE NEFES, KABİR SARAYINDA YÂR. Dünya iki kapı, han, birden gir, ikiden çık, Âdem mayası erkân, istersen bir gönül yık, Emanet ona bir can, ister çalış, ister bık, Dayanırsan nârda yan, nefsini zindana tık.
GÖRÜNMEYEN PERDESİ, BİLİNMEZ ARKA YÜZÜ, TATLI GELİR ERTESİ, OCAKTA SÖNMEZ KÖZÜ. Zaman acı kurutur, yaralar delik/deşik, Zaman geçer unutur, kaygılar olur beşik, Zaman eğri doğrultur, hatalar olur eşek, Vefâ kalkar soğutur, dostla düşman bileşik. “BEN”İM İÇİMDE ZAMAN, ZAMAN İÇİNDE BEN, AMAN İÇİNDE AMAN, YAMAN İÇİNDE SEN.
Bakmışsın ömür bitmiş, ak saçların başında, Kim kime kefen biçmiş, kimle kimin aşında, Zehirle, şerbet içmiş, ömür sonu yaşında, Hayatın sonu gelmiş, bir mezarın taşında. YARATILDIN ÜSTÜNSÜN, KÂİNAT SEDEFİNDE, ACEP NEYE KÜSKÜNSÜN, NELER VAR HEDEFİNDE? KEMÂLİ aldatmadı, binlerce imza attı, Haramlara bakmadı,derya/denize aktı, Dünya zevki tatmadı, şiirleri donattı, Kalemini satmadı, zindanda bile yattı. “YAŞAM”HAYAT OLAMAZ, ANAYA ANNE DEME, GERÇEK GİZLİ KALAMAZ, SAKIN HA HARAM YEME.