“Aceleci sinek, süte düşer.”
Kaşgarlı Mahmut
“Acelecilik, her işte hatayı getirir.”
Herodot
“Acele etmenin anlamı yoktur.
Önemli olan zamanında yola çıkmaktır.”
La Fontaine
Mertcan, etkisini üzerinden atamadığı bir anısını anlattı. Etkilendim ve dinlediklerimi okurlarımla paylaşmadan edemedim. Dilerseniz birlikte okuyalım, derim.
YHT’e binmek için üç parça eşyamla kontrol sonrası aygıta yaklaştım. Valizi ve diğerini geçiş aygıtına koydum. Görevli bayan memur:
-Lütfen elinizdeki çantayı da oraya koyunuz! Dedi.
Öyle yaptım. Sonra ilerleyerek beni bekleyen iki parçayı alarak merdivenleri tırmandım. Nasıl mı? 5 numaralı vagonda yerimi almak amaçlı 5 dakika kadar yürüdüm. Elimdekileri ayrılmış olan bölmeye bıraktım. Yerimi buldum ve oturdum.
Birden el çantam aklıma düşmesin mi? Hızla öbürlerini bıraktığım yere geldim. Baktım, baktım, baktım onu göremedim! Eyvahhh Çantam! Ağzımdan çıkan umarsız sözcükler oldu!
O sırada beynimden neler geçmedi ki… Ya kaybettiysem? Ya bulamazsam? Soruları beynimde şimşeklendi! Çünkü gerekli olan hemen her şeyim bu çantanın içindeydi… Neler mi? Aklıma gelenleri sayayım: kimliklerim, banka kartlarım, telefonlarım… Daha mı? Neler… Neler… Gittiğim yerde onlarsız ne yapabilirdim!
Aniden ve hızla koşarak tam soluk merdivenlerden inmeye başladım! Aşağıda koşarak indiğimi ve çevreme yansıyan telaşımı gören görevlilerden biri elindeki çantayı bana göstermez mi? Kimi sözcükleri de sıraladı:
-Ben arkanızdan seslendim. Ama duymadınız! Dedi ve çantamı uzattı. Yanında bir başka görevli belirdi.
O andaki sevincim zirve yaptı! Ne diyeceğimi ve nasıl davranacağımı şaşırdım! Ruh halimi kestirebilirsiniz. Çantamı hemen aldım. Ne ki o an, anlatılmaz yaşanır!
Onları mutlu etmek için çantamdan çıkardığım iki adet küçük armağanı teşekkürlerimle demetleyerek onlara sundum. Döndüğüm merdivenleri hızla çıkarak vagondaki yerimi aldım.
Ben yerime oturduğumda kara çantada kucağımda yerini aldı. Mutlulukla karışık düşüncelerin beynimde dans ettiğini şimdilerde bile unutamıyorum!
Neden böyle yaptım, derken; uykusuzluktan mı, acelecilikten mi, yolculuk coşkusundan mı, yoksa dalgınlıktan mı, gibi sorular beynimi tırmaladı! Bu olayı anımsadıkça ‘Çanta… Çanta…’ demeden de edemiyorum!
*
Yazmanın ya da paylaşmanın bir tür rahatlamak olduğu düşüncesinden devinimle beynimden süzülenler; gönlüme, gözüme ve oradan da çevreme yansıdı, denebilir.
*