Eyvah!, Millet Rutin Dışına Çıktı!! Millet Firarda!!!
Hayatta kimler daha başarılıdır? Tüm okul yaşantıları üstün başarılarla dolu çalışkan zeki kişilerin mi yoksa haylaz yaramaz haşarı çocukların mı? Bir kısmını okuduğum, -en heyecanlı yerinde bir başka kitaba merak saldığım sanırım 2 ya da 3 kitap daha okuduktan sonra dönüp kaldığım yerden belki de başından, ya da daha garanti olsun diye yazarın bir önceki kitabını okuduktan sonra devam edeceğim- bir kitaba göre yaramaz, haşarı, zibidi çocukların hayatta kalma başarılı olma şansları kat kat daha yüksek. Peki ben? Tembel ama tembel olduğu kabul edilmeyen, her daim okul birincisi… Hocasını dinlese de dinlemese de, ders çalışsa da çalışmasa da sonucun pek de değişmediği… bir yıl boyunca her derste kağıttan uçak yapan… ama yine de okul birincisi…
Liseden geriye kalanlar… Mutlu anılarım eğitim öğretime dair… Kimyacıdan aldığım 2; Matematikten diğer ikisini bilmediğim için üçgenlerle ilgili tek soruyu cevaplayışım… formülle 3 5 satırda biten işlemden sonuçtan sıkılıp… soruyu yazıyla cevaplandırışım… 2 sayfa yazıp da sonuca bir türlü ulaşamayışım… ( formülle ulaşılan sonuçtan pek de farklı birşey elime geçmedi onu da itiraf edeyim bu arada) sınav sonuçları açıklandığında hocamızın beni yanına çağırıp tebrik etmesi… 3 sorunun birisine verilen sonuca ulaşmayan ulaşacağı da pek emin olmayan o yazılı cevabım için 9 vermesi… okul müdüründen 1 alabilmek için (sözlüden) altı ay didinmem altı ayın sonunda aldığım 1’le ulaştığım mutluluk… 0’dan 10’a kadar her notu almış oldum böylece. Ne ki standart sapmasını filan hesapladıklarında hiçbir zaman 9,5 in altına inmedim.
Geçen hafta… Geçen hafta okulu kırdım dostlar!!! Zaten şartlar müsaitti zemin futbol oynamaya müsaitti top da her daim olduğu gibi yuvarlaktı. Durumdan vazife çıkardım, okulu kırdım, işten kaçtım… Tamam tam bir kaçış değildi, kaçtığımdan millet haberdardı; ama… ama devletin haberi yoktu: )
Anadoluhisarı’nda heykel atölyelerinden ya da heykel atölyelerine malzeme satan bir yerlerden kil benzeri birşeyler alıp çocuklara oyun hamuru, çamuru yapacaktık… Hedefsiz hiçbir hareketim olmamıştır herzaman bir amacım olmuştur. Ama o amaç illa da varılması gereken bir amaç değildir, “O amaç” yola çıkaran birşeydir. Sonunda varılan yer tamamen farklı olabilir… Biz de Anadoluhisarı’nı es geçip Beykoz’da Belediyenin sosyal tesislerine, Hz Yuşa tepesine… oradan da Yeros kalesine…
Karadenizle Marmara Denizinin birleşimini, birbirine karışımını gördük/gördüm dostlar. Kocamaaaan gemilerin yanından ufacık teknelerin geçişini… büyüğün küçük; küçüğün büyük olarak algılanışını… hayatı… yaşamayı… ağaçların dallarının sallanışını…
Bulgaristan’dan çocuk bakmak için gelen teyzelerden defne yaprağının balığa kattığı lezzeti… endişeyi, anlayışı, bilgeliği… Dünyayı boynuzunda taşıyan öküzün ben olmadığımı… ben olmasam da dünyanın dönmeye devam ettiğini… hayatın, akışın devam ettiğini gördüm/bildim/hissettim/yaşadım dostlar…
Ne ki devletle karşılaştığımızda rutin dışına çıkmaya evet hakkımın olabileceğini ama bundan devletin haberinin olması gerektiğini… ülkeye komünizm gelecekse bunu getirmeye devletin hakkı kuvveti kudreti olduğunu,ülkeye birşey getirilecekse bunu ancak ve ancak devletin getireceğini… kendimi asla ve asla önemsiz hissetmemem gerektiğini, arzı boynuzunda taşıyan “öküzün elbette ben” olduğumu…(benim öküz olduğumu kastetmiş olabilir mi tarzı fesat düşüncelere kapılmadım tabii… neticede devlet bu hikmetinden sual olunmaz…) zinhar yanlış şeyler düşünmemem gerektiğini…
Lakin…. Ok yaydan çıktı bir kere dostlar… Millet rutin dışına çıktı… Millet firar etti… Özüne mi döndü nereye döndü bilinmez ama rutin dışına çıktı bir kere… Her millete bir devlet gerek devletsiz yaşayamam deyip alıp başını gider mi başka devletlere… Yahu ben var iken devlete ne gerek var mı der? Millet bu ne diyeceği bilinmez… ama… Millet rutin dışına çıktı dostlar… Millet rutin dışına çıktı… Millet firarda…