Şimdi herkes birbirine soruyor, “EYT sana vurdu mu?” diye… Evet erken yaşa takılanlar tamam gibi, ya düşen emekli maaş oranı ile yükselen 65 yaş sınırı ne olacak? Buna kafa yoran var mı? 30 Ağustos depreminin yaralarını henüz sararken, zamanın hükümetinin apar topar çıkardığı 1999 SSK yasası ile 3 gol birden yemiştik. Aradan zaman geçtikçe de bu atılan gollerin acısıyla yanıp tutuştuk.
Gerçek sanatçılık anlamda bir yazar olarak yürüdüğümüz yolun kuralları bizi siyasi ve ideolojik görüşlerimizden soyutlayarak siyasetçilere de mesafeli durmayı zorunlu kılıyor. Ancak içinde yaşadığımız sosyal hayatın dinamitlerine duyarsız kalmayıp gündemi takip ederek toplumu aydınlatma sorumluluğumuz da var…
Şu günlerde ülke gündemine oturan ‘EYT’ yasası ile ilgili Mecliste yeni yasa teklifi hazırlanıyor. Ülke vatandaşı olarak hepimizi ilgilendiren bu konuda, bizler gelen soruları araştırıp hem sizleri aydınlatalım hem de kanun yapıcıları uyararak yapıcı katkıda bulunalım istedik.
08/09/1999 tarihinde 4447 sayılı yasa ile sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısıyla emekli olma olanağı sona ermişti. İlk kez sigortalı olunan tarihe göre kademelendirilen yaş şartı, sigortalılık süresine ve prim ödeme gün sayısına eklenmişti. 23/5/2002 tarihinde de tespit edilen sigortalılık süresine göre kadın ve erkeklerin emeklilik yaşları kademeye tabi tutulmuştu.
Kısaca, dünün bu garabet yasalarıyla üç gol yemiştik; ilk gol erken yaşa takılanlar, ikinci gol indirilen bağlanma oranı ile düşen emekli maaşları ve üçüncü gol de çocuklarımızın 65 yaş sınırı gibi çok geç emekli olacak olmasıydı. Yediğimiz bu goller kademeli olarak ilerleyen zamanda hayatımıza girmeye başladı.
İlk yediğimiz golün kısa vadede ki hayatımızı etkilemesiyle Erken Yaşa Takılanlarla oldu. Yani bu kademeli geçişle, insanların primini doldurduğu halde emekli olamama gibi bir engelle karşılaştılar. Bunlar 45 ile 55 yaş arasındaki insanların mağduriyetini ortaya çıkardı. Onlar da yılmadılar, ‘EYT’ adıyla organize olup siyasi aktörleri etkileyerek bu seçim öncesi o mağduriyetin giderilmesi için hükumeti harekete geçirdiler. İyi bir gelişme…
Böylece, millet olarak yediğimiz o üç golden biri çözüme kavuşturulmuş oldu. Yani durum 3-1 e geldi…
Ancak daha geride iki gol daha var düzenlenmesi mümkün olan!..
Bunlardan ikincisi; hepimizi ilgilendiren Kademeli Emekli Maaşı Bağlanma Oranıydı. Yani 1999’a kadar emekli maaş bağlanma oranı %76 iken, 2001 yılından itibaren bu oran yıllara göre düşürülerek şuan %50 ye kadar indi. Bu büyük bir kayıptır ve yeni çıkacak EYT yasasında tekrar gündeme alınarak düzeltilmeli eski orana getirilmelidir… (Bu linkten açıklamalı örneğe bakabilirsiniz)
Üçüncüsü ise, Çocuklarımızın 65 Yaşına Kadar Çalışacak Olmasıydı. Bir düşünün; özel sektörde çalışanlar için bugün “50 yaşında iş bulamıyorum!” diye veryansın ederken, yarın 60 yaşına gelmiş işsiz kalanlara kim iş verir!.. Onun için, bu 65 yaş sınırı da aşağı çekilmelidir.
Yani ülkemiz yaşam koşulları göz önüne alınarak emeklilik bağlanma yaşı kadın-erkek 55 olarak sabitlenmelidir.
Ha birde yine şu günlerde Meclisten geçmekte olan memur emeklilerine 3600 ek gösterge yasası var. Aylar öncesinden uyarmıştık “memurlar arasında ayırım yapmayın”, diye maalesef, dikkate alan kim!… Din görevlisi, öğretmen, sağlıkçı ve polis dışındaki memurlara bu ek göstergenin çok da bir faydası olmayacak… Eğer çoğunluğun ek göstergesine 600 değil 800 puan eklenmiş olsaydı, emekli maaşlarına 200 değil 1200 Tl yansıyacaktı… çok yazık…
Son olarak; tüm bunları gündeme getirerek hükumete sunacak olansa SENDİKALARdır. Sendikaların ana kuruluş nedenleri olarak “çalışanların özlük haklarını korumakla” mükelleftirler. Sendikacıları yukarıda yazdığımız konularla birlikte, varsa başka yeni katkılar sunmaya davet ediyoruz. Bu uyarılarımızın dikkate alınmaması halinde, dünün o SSK/SGK yasası kar yumağı gibi büyüyerek yeni EYTliler ortaya çıkartıp gelecekte daha çok başlar ağrıtacaktır…