Tabiri caiz ise kıyametin kapısından döndük. Hadisenin sıcağı ile FETÖ’cülerin darbe yaptığını zannettik. Gelişmelerin detayları ortaya çıktıkça meselenin bu kadar basit olmadığı anlaşılmaya başlandı.
Erdoğan liderliğinde batıya ve küresel sisteme kafa tutan bir Türkiye ortaya çıkmıştı. Çözüm: Erdoğan’ı ortadan kaldırmaktı. Sayısız ortadan kaldırma denemesi yapıldı. Allah’a hamd olsun hiç biri başarılı olmadı.
Başaramadıkça çıldırdılar.
FETÖ’cüler üzerinden ordu içinde ikilik çıkaracak ve devletin kozmik bilgilerine erişecek operasyonlar yaptılar, BAŞARAMADILAR.
29 Temmuz 2011’de bir anda Yüksek Askeri Şura (YAŞ) öncesi Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ile Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit ve Hava Kuvvetleri komutanı Hasan Aksay’ı istifa ettirdiler. Erdoğan, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel’i Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkan Vekilliği’ne getirerek girişimi püskürttüğü için BAŞARAMADILAR.
MİT‘in ellerinden çıkması üzerine Hakan Fidan’ı alıp, onun üzerinden Erdoğan’ı tutuklamak istediler, BAŞARAMADILAR.
Soros finansmanıyla Gezi kalkışmasını yaptılar, BAŞARAMADILAR.
17/25 Aralıkta yargı darbesine kalkıştılar, BAŞARAMADILAR.
MİT tırları ile darbeye giriştiler, BAŞARAMADILAR.
Ekonomiyi sarsmak istediler, BAŞARAMADILAR.
8-6 Ekim 2014’de Türk-Kürt halkları arasında iş savaş provokasyonu denediler, BAŞARAMADILAR.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP-MHP koalisyonu kurdular, BAŞARAMADILAR.
7 Haziran seçimlerinde HDP’ye yüklenerek AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak ve Erdoğan’ı indirmek istediler, kısmen başardılar. Oyunları 1 Kasım’da yine bozuldu, BAŞARAMADILAR.
PKK’yı üstümüze yeniden salarak şehir işgalleri başlattılar, BAŞARAMADILAR.
PKK ve PYD’yi Ankara’da devletin ana merkezlerine saldırttılar, BAŞARAMADILAR.
Maşaları DAEŞ’e Türkiye’ye savaş ilan ettirip, terör faaliyetleri yaptılar, BAŞARAMADILAR.
Başaramadıkça çıldırdılar. Çıldırdıkça arsızlaştılar.
Nihayet NATO ve ABD el ele vererek, FETÖ’cüler ile bir takım Kemalist, Ulusalcı ve Solcuları da aralarına ekleyerek; Erdoğan’ı şehid etmeye, Cumhurbaşkanlığı’nı, TBMM’yi imha etmeye, Emniyet Genel Müdürlüğü’nü devre dışı bırakmaya, TÜRSAT’ı yok ederek haberleşmeyi tümüyle ortadan kaldırmayı, Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlarını etkisizleştirmeye veya katletmeye, milleti devre dışı bırakmak için tanklarla üstlerine saldırmaya, bu sayede de TÜRKİYE’Yİ İŞGALE KALKIŞTILAR.
İş planı, ABD’li subaylarca NATO, Pentagon ve ABD Dışişlerinde yapıldı. İncirlikte uygulama toplantıları yapıldı. Hem de en az 12 kez.
Türkiye PKK liderlerini avlamaya başladığı,
İsrail’in elini bükerek, Filistin’in ve bölgenin sahibi olduğunu hatırlattığı,
Rusya ile barışıldığı günlerde,
Medine’ye saldırıp, Suudi Arabistan’ı devre dışı bırakarak,
Pakistan’da siyasilere orduya darbe çağrısı yaptırarak,
Almanya’ya Ermeni tasarısı çıkartıp ilişkileri bozdurarak,
Somali’deki terör örgütleri Eş-ŞEBAB’a, Türkiye’ye saldırma tehdidi yaptırarak,
Türkiye’nin düşmanı CHP’nin Genel Başkanı’na, Fransa’daki terörü Türkiye yaptırdı dedirterek,
Tam da Türkiye’nin Suriyelileri vatandaşlığa alacağını açıkladığı günlerde
FETÖ’cülerle işbirliği içindeki WikiLeaks üzerinden tehditler savurmaya başladılar.
KÜRESEL MEDYAYI YENİDEN ÜSTÜMÜZE SALDIRTTILAR!
İŞGALE YELTENDİLER!
KATLİAM YAPTILAR!
Yapan NATO, ABD, İngiltere, Almanya ve hatta Fransa!
Tehlike bitti mi?
Hayır! Daha henüz işin başındayız.
Şu ana kadar millet liderine ve ülkesine sahip çıktı!
Çıkmaya devam ettiği müddetçe BA-ŞA-RA-MA-YA-CAK-LAR!
Sakın gevşemeyin!
Sakın yes’e düşmeyin, ümitsizliğe kapılmayın!
Sakın sabır, iman ve direnmekten vazgeçmeyin!
Birimiz ölürüz! Hiçbir önemi yok, zaten öleceğiz!
Ama namusumuzu, izzetimizi, şerefimizi, haysiyetimizi, vatanımızı, dinimizi ve geleceğimizi asla çiğnetmeyiz ve teslim etmeyiz!
Lağalibeillallah
* * *
Konun önemine binaen 17 Aralık yargı darbesinin yapıldığı gün kaleme alınan ve FETÖ’cülerin Türkiye’nin sinir uçlarına nasıl ve hangi yöntemle nüfuz ettiklerini, çözüm üretilmezse neler yapabileceklerini anlatan yazıyı önemine binaen tekrar yayınlamakta yarar var. İşte o yazı:
Siz tenyayı bilir misiniz?
Belki aranızda ‘tenya’nın özelliklerini duymayanlar vardır. Tenya, kara ve denizde yaşayan birçok hayvanda hatta insan da görülen bir solucan türü.
Devletin, affedersiniz hayvanların ince bağırsaklarını mesken edinirler.
Yassı ve omurgasız olduklarından kolay gizlenirler. Vücut, baş ve boyundan meydana gelir, bir parçası kopunca ayrı bir canlı olarak devam ederler.
Sığırda 10, Yunus gibi balıklarda 20 metreye, insanda ise 65 metreye kadar uzayabilen bu asalaklar, ölürken döllenmiş yumurtalarını bırakırlar. Yok edilmezlerse canlıyı içerden kemirip bitirebilirler.
Kendilerini tatlı sularda gizler ve yumurtalarını küçük canlıların üzerine bırakırlar. Buradan hayvanların midelerine, oradan da en gizemli yerlerine hareket ederler. Yapıları ve hiyerarşileri düzensiz olduğundan, kılıktan kılığa girebilirler.
Mücadele etkin olmazsa ‘öldürdük’ sandığınızda yeniden dirilip, harekete geçebilirler. Yenilen hayvan etleriyle insanlara geçip, palazlanırlar. Sonrası malum…
Domuz tenyaları ise insan beynine geçebilir. Oraya geçti mi de ‘ölüm’ kaçınılmazlaşır.
Bunlar kendini; bazen karın ağrısı, bazen boşaltım sorunu, bazen kilo kaybı, bazen de uykuda salya şeklinde belli ederler. Anlayabilene tabi!
Bedenin özellikle B12 vitaminini emip, organları besinsiz bırakır. Beklenmedik bir anda ağızdan bile çıkabilirler. Şartlar kendisi için uygunsa çaktırmadan onlarca yıl, hatta öldürene kadar yaşamını sürdürebilir beden ya da yapıda…
Tedavisini bilenlerin tenya ile bir dostluğu olsa gerek ki, ilacını her zaman vermezler Türkiye gibi ülkelere. Palyatif tedavilerde ise, kısa süre sonra işine kaldığı yerden devam edebilir. Hasta şiddetli ishal yapılıp bağırsakları tam olarak boşaltılmazsa, tenyalar gizlendiği yerden çıkıp, işlerine kaldıkları yerden devam ederler.
Özellikle domuz eti yemek bu açıdan çok tehlikeli! Domuzun sınırsızlığı ve sorumsuzluğu temsil etmesi de bu yüzden olabilir. Domuzluğu da cabası tabiî ki!
Bir sözlük sitesinde konu güzel esprilerle şu şekilde dile getirilmiş: “Tenyalar “bağırsak”ta yaşarlar, bağırmasak da! Bir de bunların silahlı tenya cinsi vardır ki, epey tehlikelidir, worms oyunlarındaki gibi ellerinde bazukayla falan gezerler. Bunların bir adı da zayıflatan parazitler!”
Günümüzde iki ayaklı tenyalar da var. Bunlar şirketlerin, ailelerin, cemaatlerin, orduların, partilerin, hatta devletlerin sinir uçlarında yaşarlar.
Kurtarıcı görünümlü tenyalar, ekonomi kanallarına sızarak, zenginliklerin gerçek sahiplerinin elinden çıkıp, insanların tümünün zarar görmesi pahasına başkalarının eline geçmesi için çalışırlar.
Kurlarla, hisse senetleriyle oynarlar. Muhtemel kaynakların yönünü değiştirirler. Bütün bunları, ‘küçük adam’ oldukları için sadece küçük bir pay uğruna yaparlar.
Nasıl ki vücudumuz içindeki asalağı sürekli sübvanse ediyor ise, aynı durum devletler içinde geçerli.
Bedenine bu asalak girmiş insan nasılsa, içine tenya sızmış ve bu tenyalardan kurtulmak için bağırsaklarını gerektiği gibi boşalt(a)mayan ülkelerde aynı…
Doymak bilmez alçak parazitler; zenginlikleri, çevreyi, tüm değerleri, insanların umutlarını ve hatta doğmamış nesillerin haklarını sömürür veya sömürülmesine yardım ederler. Bunlar bazen karşımıza ‘ekonomi mühendisi’ ya da başka formlarda çıkabilirler. Günümüz ekonomik modellerine ‘tenya ekonomisi’ dendiğini de biliyorsunuzdur.
Başbakanın bile yanı başına kadar girip, -2008’de bir bölümü deşifre oldukları gibi- her yapıya sızıp, o yapının sırlarını da transfer ederler. Sizden gözüküp kuyunuzu da kazabilirler.
Tenyalar; beyaz yakalı, mavi yakalı, yakasız, başı açık, takkeli, sakallı, sakalsız, cübbeli, önlüklü, memur, amir, doktor, kasap, ekonomist, siyasetçi, asker, polis, dindar, kindar, deist, ateist olarak çıkabilir karşınıza. Yani her kılıkta görülebilirler.
Günümüzdeki insanlar arasında ‘tenya ruhlu’ çok kimse var. Post modernizmin rahle-i tedrisinden geçip de, tenya ruhlu olmamak zor iş doğrusu.
Bir tenya, bir yapı adına çalıştığı gibi, o yapıya çalışır gibi gözüküp, başka yapılar içinde çalışabilir.
Bazen teknoloji şirketinizin, bazen ordunuzun, bazen cemaatinizin, bazen partinizin, bazen ailenizin, bazen de şahsınızın sırlarını ifşa edebilir.
Bazen şah der şahı yer, bazen de şah der ama av olur.
Anlayana sivrisinek, anlamayana tenya… (Kemal Özer / 18 Aralık 2013