Cumhuriyet ve Demokrasi
Değerli okur!
Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği temel hükümler evrenseldir.
Yaşanacak her zaman ve mekanda her toplumda, millet, devlet ve yönetimde uyulması gereken hükümlerdir. Devlet, millet yönetimiyle ilgili olarak bildirilen temel hükümler:
“Şura”, “Adalet”, “Emanetin ehline verilmesi”, “seçtiğimiz yöneticilere, kanunlara itaat etmektir”.
Şimdi bildirilen temel hükümleri incelemeye çalışalım.
Şura: Kişilerin, tarafların, yöneten ve yönetilenlerin veya temsilcilerinin eşit şartlarda, en geniş katılımla karşılıklı görüşerek, danışarak, diyalog ve sosyal uzlaşı ile bey’atlaşarak birlikte, ortak kararlar almalarıdır. Alınan kararlar ilgili herkesi, her kesimi kapsayacak nitelikte olmalıdır. Tarafların birbirlerini denetleme imkanları olmalıdır.
Kur’an, yönetim erk’inin ‘‘seçkin, tartışma üstü’’ kişiler tarafından değil şura ile kullanılmasını istemektedir.
Şura anlayışında kişi hegemonyası, despotizim, dikta yoktur.
Allah, peygamberimize bile toplumuna önderlik ederken şura ile yöneticilik yapmasını bildirmiştir.
Dikta rejimlerinde, egemenliği elinde bulunduran kişilerin danışmanlarının olması, bunlardan fikir alınması dinimizin istediği şura esası ile alakası yoktur.
Adalet: İslam dini, Allah ile insan arasındaki ilişkinin hak ve adalet üzerine kurulmasına dayanır.
Kur’an’a göre hak ve adalet kişisel ilişkilerden, devlet yönetimine kadar her alanda hassasiyetle gözetilmesi gereken bir ilkedir.
Adil olmak, adaletten ayrılmamak, adaleti korumak Allah’ın emridir. Adeletin olmadığı yerde barış, güven, huzur, başarı, mutluluk olmaz, yani İslam olmaz. Kur’an, takva sahibi olabilmek için adil olunması gerektiğini bildirir. İslam’ın, İlahi nizamın temel direği adalettir, dengedir, doğruluktur.
Adaletin karşıt anlamı zulümdür. Hakkın gözetilmediği, adaletin olmadığı yerde zulüm ve sömürü vardır. İlahi, tam ve mutlak adalet ahiret günü yüce Allah’ın huzurunda sağlanacaktır. Maide süresi 8. ayette: “Adil olun, bu takvaya en yakın yoldur” buyurulmuştur.
Kasas süresi 59. ayette: “Biz medeniyetleri-ülkeleri zülme sapmadıkça, adaletten ayrılmadıkça yok etmeyiz” buyurulmaktadır. En’am süresi 115. ayette ise: “Rabbinin sözü (Kur’an, ilahi sistem, varoluş) adalet ve doğrulukla tamamlanmıştır” buyurulmaktadır.
İlahi sistem; adaletle, doğrulukla, belli bir denge ve ölçü ile kurulan ve işleyen bir sistemdir.
İlahi sitemin kurallarında değişme olmaz. İşleyişinde tesadüflere, tutarsızlığa, luzumsuzluğa yer yoktur. Adalete aykırı davranışlar; Kur’an’a, ilahi sistemin kurallarına, dengelerine ve işleyişine aykırı davranışlardır. Adaletten ayrılmak, Allah’a ve ilahi sisteme karşı gelmek, sistemin dengelerini bozan davranışlardır. Büyük günahtır.
Emanet: Kur’an, emanetlerin ehline verilmesini emreder.
Yöneticiler görevlerini emaneten icra ederler. Yönetim görevi milletin emanetidir. Mülk ve saltanatın asıl sahibi ise Allah’tır. Allah’ın egemeliği, gökleri ve yeri kuşatmıştır. Bir milleti, devleti yönetme, o milletin değerlerine, haklarına sahip çıkma sorumluluğu Allah’ın, en kıymetli aziz emanetidir. Yöneticileri emanete saygılı olmalı ve işlerinde adaletli, dürüst, çalışkan, görevlerinin gerektirdiği bilgi, deneyime sahip olmaları gerekir.
Ali imran süresi 161. ayetinde ise: “Kim emanete (Allah’ın ve devletin, milletin malına) hıyanet ederse kıyamet günü günahı boynuna asılı olarak gelir.”buyurulmaktadır. Devlet yönetiminde, siyasi çıkar amacıyla, liyakata aykırı, iltimas yapılarak ehil olmayan kişilere görev verilmesi, devlet kadrolarına “yandaşların” doldurulması Kur’an hükümlerine açıkça karşı çıkmaktır.
Bu durum, devlet hizmetinde zaafa ve ehil olan kişilerin hakkının zayiine sebep olur.
Seçilmişler: Kur’an’da adil, işinin ehli, iman sahibi olan seçtiğimiz yöneticilere itaat etmemiz, kanunlara uymamızı bildirilmektedir. Krallık ve diktatörlüklerde seçim ile gelmeyen ve adil ve ehil olmayan, sömüren, zulmeden yöneticilere itaat etmek söz konusu değildir.
Tam tersi, bunlara karşı gelmek, mücadele etmek görevimizdir.
Allah; İsra süresi 16. ayetinde: “Helak etmek-yok etmek istediği medeniyetlerin, toplumların başına öncelikle servet ve nimetle şımarmış, doğru yoldan, adaletten ayrılmış yöneticilerin geldiğini, getirildiğini” bildirmektedir.
Yöneticileri “Bozuk gidişler sergileyen ülkeler aleyhine hüküm hak olur.” Seçme hakkımızı sorumluluk bilinciyle, doğru olarak kullanmamız sadece şahsımızla ilgili değil yaşadığımız toplumun, ülkenin geleceği ile de ilgilidir.
Allah’ın gazabına, ülkemizin helak edilmesine sebep olacak, servet düşkünü, adaletten, ahlaktan uzak, şahsi çıkar ve ihtiraslarını toplum, ülke çıkarlarının üzerinde gören, ehil olmayan yöneticiler seçmemeliyiz..