İnsanlar değişmez, olaylara karşısındaki düşünce yorumları değişir bunun adı da tecrübedir. Temel, karakter yapısı asla değişmez.
Evlilikte ilk sorunların başlayış sebebi evlilik hakkındaki yanlış fikirlerdir.
Evlenince, kimse kimsenin kopyası olamaz, değiştirme veya dibine çekme politikaları insanların zamanla sınırlarını zorlar.
Oysa evlilik iki kişinin kesişim kümesidir. Ortak yaşam dışında kadın erkek kendini ifade edebilmelidir. Tabi ki saygı, etik ve edebi sınırlar içinde.
En önemli sorunlardan biriside tarafların kendi ailelerini ikili ilişki içine çekmesidir. Asla büyüklere saygısızlık yapılmamalı ama büyükler idare edilip ikili ilişkiye karıştırılmamalıdır.
Herkes kendi ailesine karşı eşi adına kalkan olmalıdır. Karşılıklı bu tür güvensizlik kavga sebebi olur zamanla.
Evliliklerin çoğu hayal edildiği gibi değil, genelde çevremizdeki evlilikler çoğunlukta duruş sorunu yaşıyor.
Saygı temeli yıkılırsa eşler birbirlerine tahammül edemez, varlıkları huzursuz eder çünkü..
Tanışma süresi evliliğin kalitesini asla etkilemez. Çünkü ev ve yaşamın paylaşılması dışarıda birlikte vakit geçirmeye, hatta aynı evde nikâhsız yaşamaya bile benzemez.
Evlilik birbirinin sorumluluğunu taşımaktır ve imza kişilere böylesi bir yük getirir. Genelde bu sorumluluk kişileri özellikle erkekleri çok ezer, sıkıntı olur.
Evlenince kişiler değişmez ama karşılıklı beklentiler değiştiği için tavırlar da değiştiğinden kişiler değişti gibi algılanır. İlk başta karşılık çok beklenmez ama zamanla tek taraflı karşılık almak yada alamamak tavırları değiştirdiği için kişi değişmiş gibi algılanır..
Kişilerin evlilik öncesi korkularında haklı oldukları bir konu var. “Neyin içine girebileceğini bilmemek”
Bunun bilinmesi neden zor biliyor musunuz; insanlar kendilerine bile dürüst olamadıkları ve olaylara objektif yaklaşamadıkları için. Ne kadar da dürüstüz deseler, bir kere kendileri yanlışı görmedikleri içindir ki, kişi yanılgıya mutlaka düşecektir zaten.
Bu gözü korkutmalı mı, hayır. Yeni bir iş oluş gibi, cesur olmalı insan. Akıllı ve cesur olan her zaman hâkim olandır.
Onlarca yıl çık ve ya birlikte yaşa evlilik farklı çok farklı. Dediğim gibi farkı sorumluluktan, karşıyı benimsemekten gelir.
Herkesin dilinde birde zamane var, neyse.
Zamane diye bir şey olmaz, her zamanın standardı zaten farklıdır. Yanılgı; evliliğin aslında değişmediğidir. Asla beklenti; yer, zaman ne olursa olsun değişmez.
Zamaneden kasıt havarilik ise aslında doğaldır. Yaşın gereklerini bilmek lazım. Her dönem eskilere göre uçarı gelir. Sebebine gelince; çünkü insanlar on yıl geçince, on yıl öncesi duygularını unutur ve o günkü ruh haliyle düşünür ve davranırlar.. Zamane yoktur gençlik vardır serde. Bunu görmek için göz lazım.Büyüklere sözüm; gençleri korkuttukları için tabiî ki. Yeni nesilden korkmamalı, gözlerinin içine bakmalı kişinin; gülüyor mu herkese, yüreğine bak vicdanlı mı, beynine bak akıllı mı? Bunlar olsun gerisi gelir. Cesur akıllı vicdanlı ve iyimser bir kişi aileyi iyi taşır, eşini idare eder.
Evlilik de kişi karşısı için her şeydir. Kadın da erkek de fark etmez. Dışa otorite, eve sökmez sadece huzur kaçırır. Huzur için sorumluluk bilinci ve gereğini yapmak lazımdır. Kadın kadınlığını erkek de erkekliğini bilmeli, gereğini yerine getirmelidirler.
Evliliğe hazır olmak diye bir kavram yoktur, bu büyük sorumluluğu alma yetisini kazanıp kazanmamak diye bir şey vardır.
Bana göre asıl büyük sorun çocuktur.
Çocuk “0” dan bir yaşam kurmak, topluma sağlıklı birey kazandırabilmeyi gerektirir. Ve bu inanılmayacak kadar sabır sınırlarını zorlayan, tahammülleri aşan bir konudur. Çocuk sen değilsin farklı bir kişilik ve her an hâkimiyetini ilan etmek isteyen bir derebeylik gibidir. Bu evlilikten daha zor bir süreçtir ve ancak ölümle ebeveynlik halkası boynundan çıkar maalesef.
Evlilik güzeldir, özveri ister. Başkaları için (eşin ve çocukların) kendinden vazgeçmeyi gerektirir. Bunu yapmak zor ise evlilik sallanır. Kolaysa hoş olur. Huzurlu bir ortamda her kes kendine vakit ayırma imkânını mutlaka bulacaktır. Birbirleriyle uğraşmak insanı yorar ve ömründen vakti vampir gibi emer.
Evliliğin bana göre en güzel yanı;
Ne yaparsan yap sürekli seni sevecek birisi yoktur. Günlük streslerini atacak, bağırıp çağıracak, kısaca stres topu olacak birisini günlük yaşamda kesinlikle bulmak mümkün değildir.Bunların hepsi eş hariç tabiî ki.
Eşler bağırsa da, çağırsa da (dozunda tabi ki) her zaman birbirini severler.
Ve yaşamda ne anne, ne baba, ne kardeş, ne de arkadaş bu kadar bağırıp çağırmaya karşın kimseye kucak açmaz, şefkat göstermez ve seninle bu kadar bir arada olmak istemez.
Bunu hiç bir zaman unutmamak gerekir.
Evlilik güzel, yaşamasını ve yaşatmasını bilene…
Habibe E. Ağaçdelen.