Sevgi çok problemi aşan bir ilaçtır. Sevmek, sevmesini bilmek çok önemlidir.
Son zamanlarda hayvan severlerimiz çoğaldı. Bu, harika bir şey. İnsanların insanları sevmediği dönemleri gördü bu dünya. Şayet öyle olmasaydı milyonları bulan can kaybına sebep olmuş savaşlar çıkar mıydı hiç.
Zaten savaşlarda taraflardan biri kendini müdafaa ederken, diğeri cinayet işlemektedir. İki tarafın da makul sebepleri olan savaşlar azdır dünyamızda.
Sevmek bencillikle yan yana gelmemeli. Tek taraflı sevgi olmaz. Onun için insanlar arasında “rıza” esas alınmıştır.
Son günlerde bir hayvan sevgisidir gidiyor. Bu ilk bakışta kulağa hoş geliyor. Sokaklarda sayısız aç ve açıkta hayvan var. Her canlı gibi onların da beslenmeye barınmaya hakları olmalı. Ancak bu hakları tayin edenler ise insanlar. İnsan ise bazen bencil davranıp, onlara olan sevgisini farklı bir şekilde gösteriyor.
Evde hayvan beslemek hangi niyetle yapılıyor bilmem ama çoğunda “desinler” anlayışı hâkim. Mesela köpek bir ev hayvanı değildir. O bağda bahçede gezip tozmak ister. Bazı hayvan severler köpek bakımevleri veya köpek çiftlikleri kurmuşlar. Sahipsiz köpeklere buralarda bakılıyor. Bazı hayvan severler sahipsiz hayvanları alıp oralara götürse ve bazı ihtiyaçlarını tabii ortamında karşılasa olmaz mı?
Olur, olmasına da; o zaman tasmayı takıp nasıl gezdirecekler? Nasıl falancanın köpeği de var denilecek?
Her hayvan esareti kaldıramaz. Acı çeker. Ancak biz kendi isteklerimiz doğrultusunda onların ne hissettiklerini değil de kendimizi düşünürüz. Kedi bir ev hayvanıdır. Evde bulundurulabilir. Köpek, yapısı itibariyle tutsaklığı sevmez. O hür olmayı beklerken, hayvan sevgisi gerekçesiyle boynuna tasmayı takarız. Uzunluğunu bizim belirlediğimiz bir iple gezdiririz. Bu ne kadar hayvan sevgisini açıklar bilinmez.
Bazı evlerde daha farklı hayvanlar vardır. Kaplumbağa, kurbağa, bazı sürüngenler ve böcekler. Ev ortamı onlara göre değildir.
Kendi zevklerimize göre hayvanları esir etmeye ne hakkımız var? Bülbül ile altın kafes sözü boşuna söylenmemiştir. Gerçekten hayvan severseniz, bir hayvanın bakımını üstlenin. Tabii bunun reklamı olmuyor.
Hiçbir canlıya eziyet etme hakkımız yok. Eziyet illa onlara zor kullanmak değildir. Onları tabii yaşama ortamından uzaklaştırmak en büyük eziyettir.
Bir insanı bir yere hapsetseler; her şeyini temin etseler. Telefonu olsa, bilgisayarı olsa, televizyonu olsa, kitapları olsa, her türlü müzik aletleri olsa ama ona bir dönümlük bir yerden hiç dışarı çıkmadan yaşaması söylense kabul eder mi?
Veya bu insan, denetimli bir şekilde başka ilçelere gezmeye götürülse ama hiçbir akrabasıyla konuşamasa, tanıdığı ile karşılaşamasa mutlu olabilir mi?
Dili olsa bir kuşa “Soğukta ve dalda bir avcının hedefinde mi yaşamak istersin, yoksa her isteğin yerine gelecek bir saray kafesinde mi” diye sorsalar ne cevap verirlerdi?
Hiçbir köpeğe böyle bir soru sormak geçti mi içinizden. Gerçekten konuşmasını bilseydi sizin kaloriferli evinizi mi yoksa aç açık yaşayacağı soğuk bir sokağı mı tercih ederdi?
İsterseniz onun yerine siz cevap verin.
Hayır vermeyin! Siz insansınız “Konforum yerinde olsun da kimin efendim olduğu önemli değil” diye düşünürsünüz.
İnsanlığınızı bilin efendiler…