Sahile yöneldi, hafiften gülümsedi, güneş batmayacak gibi
Mavi suya karşı oturdu, dalgalardan nağmeler yükselecek gibi
Ağrısı sızısı kalmadı, mutlu oldu işe gidecek gibi
Aylardır ilk defa takım elbise giydi, sahneye çıkacak gibi
Arkadaşlarıyla buluşup çay sevinciyle yaşayacak gibi
Sahilde ayakkabılarını çıkarttı, yalın ayak çimlere bastı. “Sinirler rahat eder,” dedi. Köpüren dalgalara baktı, düşünde ufka yolculuk etti.
Düdük sesi duydu, irkildi ve kime zararı dokunabilirdi. Bozulan psikolojisi, onu sürünmeye aday durumuna düşürdü. Yasak buyruğunda ve dalgaların serpintisinde kaldı. Düdükte dur durak yok, ötüyordu.
Duygusuzca zamanın tükendiğini belirten düdük sesi bir garip ama susmadı.
İşimize aşımıza dokundular, dürüstlük adına, dünyayı ters döndürdü, manevi değerlerden habersiz ve paraya kul olmuş kişiler. Yürüdüğümüz çimden geri döndük ve dalgalarla hüzünlendik.
Salgına karşı bilgisiz, açlığa, susuzluğa ve soğuğa tahammüllü sallanarak gidiyoruz keyifsizce.
Hastalığa, acıya, çileye, mutsuzluğa ve üzüntüye yöneldik, istemeden.
İçimiz acıdı, ezildik ve vicdanımız sızladı. İki tatlı dil ile dertleşemedik ne çare.
Beden, ruh rahatlığı, dinlenme ve düşleri geride bıraktık arkaya bakmadan sokağa vardık.
İki yüzlülüğü, kibirli olmayı, taşkınlığı ve ayrımcılığı izliyoruz eve çok az yol kalana kadar.
Saygısızca adaletsizliği kabullenemedik, yalakalık yazmaz defterimizde.
Tarlanın yeşerdiğini görmek, dalgaların nağmesini ve büyüklerin sesini duymak istedim.
Moralimiz bozuk ve arkadaşlardan kopuğuz. Yılları ve getirip götürdüklerini anlatamadık.
Ev yolunda yalnızız.
Yalnız.