Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ERDOĞAN 65 yaş üstüne seslenmiş; “Lütfen gençlere eski Türkiye’yi anlatın” diye!
Arnavut Selim’de anlatıyor, buyrun hep birlikte okuyalım..
“Toplaşın anlatıyorum” diyor Arnavut Selim ve devam ediyor:
“Yaşım 65… SGK emeklisiyim ve 14 yaşımdan beri de çalışıyorum. Siyasal Bilgiler mezunu ikiz kızlarım var.
* Kredi kartımız yoktu. O yüzden bakkala falan borç yazdırırdık. Bakkallar süpermarket olmadığı için haciz falan gelmezdi.
* Sendika vardı. Tamam korkutmasa da adamı öyle kapının önüne beş parasız koymaya patron potkası sıkmazdı!…
* Devlet memuruna it muamelesi yapmaya g*t isterdi. 657 sıkı kanundu.
* Öğretmen saygı görürdü. Ana baba gelip höt zöt edemezdi. Onlar da öğrencilere tecavüz etmezlerdi.
* Öğretmenlerden gizli sigara içmek cesaretti ama, okul önünde uyuşturucu satmak akla hayale bile gelmezdi!…
* Komşunun çocuklarını istediğin gibi öper koklar oynardın.. Kimse “ulan çocuğu taciz mi edecek” diye seni kollamazdı.
* İnanan, inanmayan herkes çocuklara melek gözüyle bakardı. Mahallenin imamından dayak yemek işin şanındandı ama taciz edilmek akla bile gelmezdi.
* Babana gidip Cemil Hoca sırtımda sopa kırdı dedin mi “vay piç kurusu delirttin mi hacı abiyi” diye bi araba dayak da babadan yerdin ama “sana başka bir şey yaptı mı” diye sormazdı.
* Baban emekli olmaya yaklaştı mı ananla beraber iki göz oda aramaya başlardın, çünkü ikramiyen ona yeterdi.
* Ne kadarın varsa ev bark alırken “Allah kerim” deyip eşten dosttan yardım isterdin. Kimse %70 enflasyon var ben sana dolar veriyim dolar alırım demezdi.
* Sana kuyruğuna, tüp kuyruğuna girerdin ama o kuyruklarda tanışıp evlenenlerin haberini alırdın.
* Semtlere göre okul farkı yine vardı ama kimsenin anası babası “benim çocuğum onunla, bununla aynı sınıfta olamaz” diyemezdi.. Ayıptı, günahtı, gerçekten Allah’tan da kuldan da utanırdı insanlar.
* GIRGIR’ da HEY ‘de bir milyon satardı ve bu mizah dergileri ne kadar siyasetçi varsa, yerin dibine sokup çıkarırdı ama hiçbir siyasetçi onlara ilişmezdi.. Çünkü bilirlerdi ki bu sefer Fırt ve Çarşaf da fena giydirecek.. Oğuz Aral’a laf edecek siyasetçi zaten silinirdi!…
* Ulan Atatürk’e ayyaş demek ne demek! Evi işgal edilir, kolpası İstanbul’u dağıtırdı be!…
* Bir siyasetçi “ananı da al git, afedersin Ermeni, kadın mıdır kız mıdır, Alevi” laflarını ağzına alamazdı.
* Siyasetçilerin hepsinin diploması vardı..Ama mesela ECEVİT benim üniversite diplomam var demezdi..
* Hırsızlık olmaz mıydı, tabi ki olurdu ama o adam çıkardı sahadan.. İster Başbakan’ın yeğeni, isterse İSKİ Müdürü olsun.!!!
* Ulan aynı ceket aynı pantolonla yıllarca okula gittim de gelecekten korkmadım..
Hep gülecek sevinecek bir şeyler oldu ama 16 senedir bu çocuklar için korkuyorum”…
* Öyle özel okullar, servisler yoktu. okula gitmek için kilometrelerce yol yürür, kantin sıralarında kuyruk olur, iş-teknik derslerinde el becerilerini geliştirir, eve iş getirirdin.
* Öğretmenler sinema önlerinde nöbet tutardı öğrenciler sinemaya gitmesin, sinema saatlerinde evlerinde ders çalışın diye!
* Sokaklar böyle boş ve ruhsuz değildi, herkes sokaklardaydı aksine kimse eve girmezdi, büyükler çay, kek, börek sohbete dalarken, çocuklar sokaklarda tipi tip, gazoz kapağı, misket, yakar top, çelik çomak, uzun eşek, saklambaç oynar, gençler mahalle maçları yapardı.
* O zamanda televizyon vardı ama her evde bulunmazdı, siyah beyazdı her şey ama yaşamımız renkliydi. Böreğimizi, çekirdeğimizi alır Tv olan komşumuza sinemaya gider gibi giderdik. Hele hele San Francisco sokakları, ve Dallas günlerini iple çeker, çizgifilm olarak şeker kız kendi, heidi, uçan kaz nielsen, tarzan izlerdik ?
* Herkesin televizyonu yoktu, filmler diziler kısıtlıydı ama bizim Teksas, Tommiks, Zagor, Mandreke gibi KOLLEKSİYONLARINI yaptığımız çizgi kahramanlarımız vardı.
* Bilgiye ulaşmak bu kadar kolay değildi, kütüphaeler her yerde yoktu, ansiklopediler çok pahalı idi ama gazete kuponu toplayarak cilt cilt ansiklopediye ulaşmak bir ayrıcalıktı. Bilim bilimdi, ilim ise ilim.
* Ya komşuluk? Bayramlar da başkaydı, öyle seyahatler, tatil vs yoktu. Ayırım, ötekileştirme, öteleme yoktu. Gayrı müslim komşularımızla bayramlarımızı ve bayramlarını beraber kutlardık.
* Sabah evden çıkar akşama kadar sokakta oyun oynar, komşu evinden su içer, yemek yer yine oyuna koşardık. Şimdi iki çocuğum var bırakın sokakta oynatmayı kapımın önündeki bahçemizde bile tek başına bırakıp da oynatamıyorum…
* Aynen anlatıldığı gibi gelecek korkumuz yoktu. kin, nefret nedir bilmezdim. öteki, beriki bilmezdik evet eski TÜRKİYE çooooook güzeldi çok.
* Acılarımızı paylaşırdık, ya bana bir şey olursa diye bu kadar dertlenmezdik, birimizin cenazesi olsa yassını bütün sokak tutardık.
* Elektriği kaçak kullanmak zorunda kalırdık, en yakın elektrik direğine ulaşmak için 500 mt damdan dama kablo çeker ama kimse “benim damımdan geçemezsin” demezdi
* Sevmek öyle kolay değildi. Aşk emek isterdi, yürek isterdi, öyle üç günlük aşklar yoktu. Yıllarca içinden sever ama söylemeye korkardın, sevdin mi adam gibi severdin.
* Komşu kızları komşu erkek çocuklarına emanetti. Çocuklar oynarken gece 22.00 23.00’lere kadar anne baba bahçelerde komşularla oturur bizler oynardık ama hiç kimse kimseye kötü gözle bakmazdı.
* Sıkı mı bir başka mahalledeki bir kimsenin çocuğu senin mahallende çapkınlık yapacak!
* Komşu Ayşe abla “hadi yavrum bana 2 ekmek alıver” dese, sorgulamadan, düşünmeden gidiyorduk.
* Cenazelerde ayrılık yoktu. Hele Şehit cenazelerinde hiç yoktu. Şehitler hepimizin şehidi idi, Tüm Türkiye yasa bürünürdü.
* Siyasiler TV’ye çıktığı zaman hepimiz oturur izlerdik. Meclis oturumu yıllar önceden kesintisiz verilirdi. Hele hele bütçe açıklamalarını izlerdik. Şimdi bütçe açıklaması bile yok, kasada ne kadar var toprağın kaçı satıldı, örtülüden kim ne kadar kullandı?
* Bayramlarımız daha da güzeldi. Ah o günlere gidebilsek keşke…
* İnsanlar insandı, adamlar adam, komşular komşu, hüzünler ve sevinçler ortaktı, yaşamda bir tat vardı….
* Emeklilerin maaşı kendine yeterdi, torun ziyaret etmekten, sevmekten korkmazlardı. Torunlarla dışarı çıkınca “acaba birşey isteyecek mi?” diye tedirgin olunmazdı…
* Kısacası yaşamaktan da zevk alırdık, mücadele etmekten de …
Sözün Özü!
Eğer ki anılarımız canlandıysa, o günleri yeniden yaşadıysak, eski komşu, arkadaş, dostluklar ve hatta aşklar aklımıza geldiyse ve gözlerimiz dolduysa lüfen yoruma neler hissettiğinizi yazar mısınız? Ve çocuklarınız ve torunlarınıza okutur musunuz?
Not: ALINTIDIR
gazete2000@hotmail.com