Anayasanın 34. maddesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ele alır.
1982 Anayasası’nın 34. Maddesi şu şekildedir:
“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Ancak, bu hak kamu düzeni, milli güvenlik, genel ahlak, suç işlenmesini önleme gibi sebeplerle kanunla sınırlandırılabilir.
Bu madde, bireylerin barışçıl şekilde toplanma ve görüşlerini ifade etme hakkını güvence altına alırken, devletin bazı durumlarda bu hakkı sınırlamasına da olanak tanır.
“Özgür olmak, sadece zincirlerinden kurtulmak değildir; başkalarının özgürlüğüne saygı duyup onu koruyarak yaşamaktır.”
Nelson Mandela’nın en sevdiğim sözüyle Mandela’nın halk gücüne inanış öyküsünü anlatmak istedim.
Nelson Mandela, Güney Afrika’nın en önemli liderlerinden biri olarak, halkın gücünün ve adaletin sembolü haline gelmiş değişim öncülerinden. Genç yaşlarında hukuka ilgi duydu ve adalet için çalışmak istedi. Ancak, Güney Afrika’da Apartheid rejimi vardı; bu sistemde siyahiler birçok temel haktan mahrum bırakılıyordu. Mandela, bu ayrımcılığa karşı Afrika Ulusal Kongresi (ANC) hareketine katılarak halkın haklarını savunmaya başladı. Mandela, barışçıl protestolarla halkın sesini duyurmaya çalıştı. Ancak, hükümet baskıyı artırdı ve onu 1962’de tutukladı. 1964 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı ve tam 27 yıl boyunca Robben Adası’nda kaldı.
Hapisteyken bile Mandela’nın halk üzerindeki etkisi büyümeye devam etti. Onun mücadelesi, dünyanın dört bir yanında ses getirdi ve insanlar “Mandela’ya Özgürlük!” sloganlarıyla yürüyüşler düzenledi. Mandela, 1990 yılında serbest bırakıldığında, kin ve intikam duymak yerine barış ve uzlaşma mesajları verdi. 1994’te yapılan ilk demokratik seçimlerde Güney Afrika’nın ilk siyahi cumhurbaşkanı seçildi.
O, halkın gücünün bir lideri nasıl zirveye taşıyabileceğini ve adaletin her zaman kazanacağını kanıtladı. Halkın birlik olduğunda neler başarabileceğini gösteren en güçlü örneklerden biridir.
Evet, demokrasi anlayışında halk iradesi en temel unsurdur. Halkın seçme ve seçilme hakkı, yönetimde söz sahibi olması ve temsilcilerini özgür iradesiyle belirlemesi, demokratik sistemlerin temel taşıdır. Ancak halk iradesinin sağlıklı işlemesi için hukukun üstünlüğü, özgür basın, şeffaf yönetim ve çoğulculuk gibi unsurların da güçlü olması gerekir.
Halkın iradesini yok sayarsan halk seni yok sayar. Açık ve nettir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” sözü, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinden biridir. Bu ilke, halkın yönetimde doğrudan söz sahibi olduğu, egemenliğin herhangi bir kişi, zümre veya güce değil, tamamen millete ait olduğu anlamına gelir.
Bu halkın 100 yıldır sahip olduğu hakları belirli bir zümre otokrasiye mi çevirmek istiyor.
Demokrasinin, seçimler, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve güçler ayrılığı olduğunu ezberledik. Ezberi neden bozmaya gayret ediyorsunuz?
Otokrasi, Tüm siyasi gücün tek bir kişi veya küçük bir grubun elinde toplandığı yönetim biçimidir. Otokratik yönetimlerde halkın söz hakkı yoktur, baskıcı politikalar yaygındır ve genellikle seçimler ya hiç yapılmaz ya da göstermeliktir.
En meşru ve somut olan seçim yapılmış ve halk irade göstermiş. Halkın iradesine gem vurmak için olmayan sebepler yaratmak akıl oyunudur.
Demokraside HALK İRADESİ
Otokraside TEK BİR LİDER
Türkiye 24 Haziran 2018 seçimleriyle “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” olarak adlandırılan başkanlık sistemine geçiş yaptı. Parlamenter sistemi tekrar anımsatmakta fayda var. Bakanlar Kurulu ve Başbakan, diğer yanda Cumhurbaşkanı bulunur. Bakanlar Kurulu ve Başbakan, parlâmento içinden çıkar ve ona karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı da parlâmento tarafından seçilir, ama ona karşı sorumlu değildir.
Demokrasinin temel şartı eğitimdir. Bir takım şeyleri ortadan kaldırarak elde edilecek bir şey değildir.
Yöneticiler, iktidara saltanat sürmek için değil, millete hizmet için getirilmişlerdir.