Yaratılmışları severken hedef şaşırıp Yaratan Allah’ı sever gibi sevmek, onlara bağlanmak, onlardan korkmak, onlardan medet ummak. Onlara muhabbet sevgi beslemek.
Rızkı verenin Allah olduğunu unutmak, kudret ve kuvvetin Allah dan olduğunu unutmak, ilmin Allah nasibi olduğunu unutmak, Rızkı ihsan edenin Allah olduğunu unutursanız o rızkı kaybetme korkunuz da kazanma hırsınız da Allah korkusunu geçer. Allah dan korkmazsınız o rızkı kaybetmekten korktuğunuz kadar. Sonuçta vicdansızlaşırsınız zalimleşirsiniz.
Kuvvetin Allah nasibi olduğunu unutanlar ise karşısındaki zalimden korkar ve zalime boyun eğerler. Zalimi kendilerine put edinirler. Zalimden korkmayıp Allah dan korkanlar ise Zalimin yüzüne Hakkı söyleyebilirler ve zulümden değil Allah dan korkarlar. Zalimden korkanlar her gün ölürler fakat Allah dan korkanlar ömürlerinde bir kez ölür gönüllerde yaşarlar.
İlmin Allah nasibi olduğunu unutanlar ise Allah dan gelen bu ilmi kendileri kazandıklarını zannedip bilgilerini cahillere satmaya kalkarlar. Allah ın ayetlerini satandan daha cahil kim olabilir ? Sırtı kitap yüklü eşeklere dönüşürler. Çok bilgileri var zannedip o bilgileri sermayeye yani paraya çevirme gayretiyle ömürlerini tüketirler. DÜNYA AHİRETİN TARLASIDIR NE EKERSEN ONU BİÇERSİN sözünü ya anlamamışlardır yada yanlış anlamışlardır. Dünya işlerindeki katakulli işlerini yani riba işlerini ticaret zannetmişler sonra da o riba işlerle ahiret kazancı olacak zannetmişlerdir. Cenneti satan veya satın alacağını zanneden bu ahmaklar sevgi yolunu unutmuşlar şehvet yoluyla cennete varacaklarını ummuşlardır. Tabi kafalarındaki cennet yaşamıda bol bol huri ile pornografik yaşamdan ibaret olmuştur. Bunlar o kadar ahmak zavallılardır ki, dünyada yasak olanın cennette serbest olduğunu var saymaktadırlar. Halbuki bilmezler ki cennet Müminlerin yurdudur. Allah sevgisidir cennete Müminleri çeken. Müminler dünya yaşamında asla Allah ı unutmamışlardır, Allah sözünü hiç bir maddi menfaate satmamışlardır. Ribaya ticaret dememişlerdir.
Cahiller çok olmalı ki, BEN itabar görmeliyim, korkaklar çok olmalı ki, BEN emretmeliyim, açlar çok olmalı ki, BEN doyurmalıyım, zayıflar güçsüzler hastalar çok olmalı ki, BEN çare olmalıyım, hastalıklar çok olmalı ki, BEN ilaç olmalıyım, BEN,BEN,BEN zihniyetiyle ancak firavun yaşar Müminler değil. Mümin mümini tanır. Müminler birbirine çok şefkatli merhametlidir fakat zalimlere çok çetinlerdir.
HABBE : Dane,tohum, ihtiyaç,parça
Habbe (hubbe)
: Yol, TarıkHabib : (
Hubb. dan) Sevilen. Sevgili. Seven. Dost.
(Hibâb – Hibb – Mehabbet) Sevgi, muhabbet, bağlılık, dostluk. Bir şeyi birisine sevdirmek. Hulus, lüzum ve sübut. Muhafaza ve imsâk.Bakara Suresi
165-) Ve minen Nasi men yettehızü min dunillahi endaden yuhıbbunehüm kehubbillah* velleziyne amenu eşeddü hubben Lillah* velev yerelleziyne zalemu iz yeravnel azabe ennel kuvvete Lillahi cemiy’an, ve ennAllahe şediydül azab;
İnsanlardan kimi de Allah’dan başkayı endad (eş, denk) edinip (bizzat ve hakikaten var sanıp) de onları Allah’ı sever gibi (algıladıklarında açığa çıkan kuvveler onlara aitmiş gibi) severler… (Tekliğe, sistem’e) iman etmiş olanlar ise Allah’a muhabbette daha şiddetlidirler (muhatap oldukları varlığı tanıyarak severler)… O zulmedenler, azabı gördükleri zaman (görecekleri gibi; mesela ölüm kıyamette) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın Şediyd’ül Azab olduğunu göreceklerini keşke (daha önceden, şimdi) görselerdi.