Asla ırkçı düşünen biri değilim, ama Ermenilerin yıllardan beri sistematik bir şekilde sürdürdüğü ve Türklere yönelik karşı propaganda faaliyetlerine baktığımda ise içlerinin ne kadar büyük bir kin ve nefretle dolu olduğunu görüp, karşı tepki göstermemek de mümkün değil.
Sanki, insanın doğasına aykırı bir durum gibi düşünüyorum, böyle bir karşı tepki göstermemeyi…
Yıllar yılı bıkıp usanmadan, Türk’ten, Türkiye’den ülkemizden, topraklarımızdan intikam alabilmek için, bugüne kadar hain pusular dahil, başvurmadık katliam olayları kalmayan Ermeniler, şimdi de dünya üzerinde sistemli bir kampanyalar düzenleyerek, sözde Ermeni soykırımını dünya ülkelerinin meclislerinde teker teker kabul ettirme çabası sergiliyor.
Osmanlı döneminde 1915 yılında meydana geldiği bilinen ve karşılıklı olarak hem Türk tarafından hem de Ermeni tarafından yüzbinlerce insanın heba olduğu ve zamanın şartlarına göre bir içsavaş olan çatışmaların ardından yaşanılan tehcir olayını, sürekli olarak sıcak tutup, dünya gündeminden düşürmemek için yoğun bir çaba harcıyorlar.
Dünya üzerindeki Ermeni nüfusunun 5,5 milyon dolayında olduğu sanılıyor.
Üstelik de, Arjantin’den, Avustralya’ya kadar da dağılmış bir şekilde.
Yoğunluklu olarak da Amerika ve Fransa’dalar.
Fakat, kabul etmek gerekir ki, propagandalarını çok iyi yapıyorlar. Kendilerini çok güzel acındırıyorlar. Bunu kimse inkar edemez.
Hepimiz biliyoruz ki, 70’li yıllarda Türk diplomatlarına ve Türk konsolosluk görevlilerine yönelik sürdürdükleri katliamlar, onlarca devlet görevlimizin şehit olmasına yol açarken, bilinçaltlarında yerleşik olan intikamlarını da kindar bir şekilde yerine getirmenin hazzını da kısa bir süre de olsa yaşadılar.
Ancak 80’li yıllarda, dönemin askeri yönetimi ve hükümetleri, karşı tepkilerini yine onların bizim görevlilerimize uyguladıkları yöntemlerle icraata koyunca, bir anda Asala denilen köpeklerin saldırıları bıçak gibi kesildi.
Çünkü, bir anlamda kısasa kısas yöntemi ile verilen karşılıklar, kendi hayatlarının da sonu olacağı düşüncesi ile diplomatlarımıza yönelik saldırıları bırakmak zorunda kaldılar.
Fakat, buna karşın bize yönelik intikam duygularını da sürekli sıcak tutup, her ülkede yoğun bir karşı propaganda çalışmalarına ağırlık verdiler.
İşte, bu noktadan sonra bizim acizliğimiz bir kez daha ortaya çıktı.
Dünya üzerindeki toplam Ermeni nüfusundan çok daha fazla sayıda Türk’ün, Amerika’dan, Avustralya’ya… Almanya’dan, Fransa, İngiltere, Avusturya’ya kadar olmasına karşın, ne yazık ki bir lobi çalışmasını gerçekleştirme boyutuna ulaşamadık.
Bu ulaşamamanın en büyük nedenlerinden biri de, hükümetlerin Ermeni militanlarını ve onların propaganda faaliyetlerini dikkate almamaları gelmektedir ki, bugün de olduğunu söylemek mümkün değil.
Bu bile halen akıllanmadığımızı gösterirken, bizim bu zaafımızı çok iyi kullanan Ermeni lobisi, karşı ataklarını da sürekli olarak geliştirdi.
Bugün Arjantin’den Peru’ya kadar, belki de Türkiye’nin dünya haritasındaki yerini dahi gösteremeyecek bir çok ülke meclisinden Ermeni soykırımına yönelik yasa tasarılarını geçirmeyi başardılar.
Bugün ne Arjantin insanı, ne de Peru insanı Ermeni soykırımı ile ilgili doğru dürüst bir bilgiye sahiptir, ne de böyle bir soykırım iddiasının nerede, ne zaman ve ne için olduğunu biliyordur!..
Amma, Ermeni lobisi bu düşüncenin dışında, dünya ülkelerinin meclislerinden kendilerine yönelik yasa tasarılarını geçirme konusunda son derece aktif ve son derece yoğun çalışmalarını bıkıp usanmadan gerçekleştirmenin de yollarını hiçbir zaman bırakmadı.
Peki, ya bizler ne yaptık?
Hemen söyleyelim hiçbir şey…
Çünkü, önemsemedik. Çünkü dikkate dahi almadık. Çünkü görmezden gelmek işimize daha çok geldi.
Kendi içimizde sürekli olarak vah vah, tüh tüh muhabbetleri yapıp, hamaset edebiyatı ile günümüzü geçirmeyi kendimize uygun gördük.
75 milyonluk nüfusumuzla 5,5 milyonluk Ermeni diasporasına politik sahada yenildik.
Ve yıllar yılı sürekli olarak dünyanın herhangi bir ülkesinde ele alınan bir Ermeni soykırımına yönelik yasa tasarınının oylanmasından birkaç gün önce tepkimizi ortaya koymaya çalıştık.
Tabii ki çoğunda da başarısız olduk.
Öyle ya, onların yıllar yılı uğraştığı çabalarını birkaç gün içerisinde ortadan kaldırmak mümkün mü? Değildi ve yapamadık.
Son 20-25 yıldan bu yana işlerliğe koydukları bu karşı propagandaya karşılık, hiçbir şekilde kılımızı dahi kıpırdatmadan, hep son dakikaları bekledik.
En sonuncusu Amerikan Temsilciler Meclisi’nde bir kez daha ele alındı. Ve alt komisyonda kabul edildi.
Şimdi ise kalkmış kızıyoruz. Vay efendim, Amerika nasıl bize böyle bir tavır sergiler, diye…
Hakkımız varmış gibi üstelik.
Yahu zaten adamlar, Ermeni lobisini bize karşı kışkırtmak için ellerinden gelen her türlü çabayı sergilerken, biz ne demeye karşı çıkıyoruz, anlamak mümkün değil!..
Bari, en azından bu bize ders olsun da, bundan sonraki propagandalarına karşı, şimdiden önlemlerimizi alalım.
Diğer taraftan, Yahudi lobisini de kaybettik.
Arap aleminin dahi sahip çıkmadığı ve bir anda dışladığı Hamas’a sahip çıkarak, başta İsrail olmak üzere, dünya üzerindeki tüm Yahudi lobisini kendimize cephe almasını sağladık.
Nasıl bir siyaset, nasıl bir dış politikadır anlamak mümkün değil.
İsrail’in, Yahudi lobisi ve Yahudi sermayesi ile Amerika’yı idare ettiği bilinen bir gerçek. Buna rağmen, Ortadoğu coğrafyasında güttüğü siyaset de ortada. Sanki, Filistin topraklarını Yahudilere biz peşkeş çekmişiz gibi, kendi vatan topraklarını satanlara kendi ırkdaşları sahip çıkmazken, bizim sonuna kadar arka çıkıp, dünyayı karşımıza almanın mantığını da anlamak mümkün değil.
Bir de, Ermeniler’in tehcir zamanında, Suriye ve Lübnan’a yaptıkları yolculuklarda, en ağır kayıpları yol boyunca çetelerin baskınlarında verdikleri de bilinen bir gerçek.
O günlerde, o yörelerde eşkiya olarak köylere baskın yapan, tehcirde bulunan Ermenilere saldıranların Kürt çeteler olduğu da bilinen başka bir gerçek.
İşte, yüzbinlerce ölümün büyük bir kısmını hastalık ve bu saldırılar sonucu veren Ermeniler, aslında Kürtleri, yaşadıkları, ekmeklerini kazandıkları bu topraklarda, kardeşçe yaşayan Türklere karşı kışkırtarak da bir anlamda intikamlarını alıyorlar.
23 yıldan bu yana yaşanan ve adeta bir iç savaş görüntüsüne dönüşen PKK’nın yaptığı katliamlar sonucunda, Türk Ordusu’nun yaptığı karşı saldırılarda da yüzlerce, binlerce Kürt gencinin öldüğü de biliniyor.
İşte, Ermeniler’in böylesine sinsice taktikleri ve kışkırtmaları sonucunda ayaklanan ve Türkiye’ye karşı kendilerine göre savaş yapan Kürt militanlar, acaba bu gerçeği ne zaman görebilecekler?
Ayrıca, ele geçirilen birçok PKK militanının sünnetsiz ve Ermeni olduğu da kayıtlara geçtiğinden, yürütülen bu sinsice planın maşası durumuna düşen Kürt etnik kişileri de bir an önce düştükleri aymazlık uykusundan uyanmalılar.
Yoksa, kendi kendilerine yazık edecekler…